Cumhur İttifakı’nın ömrü uzun değil

23.06.2024 rusencakir.com

Yazıya çok iddialı bir başlık attığımın farkındayım, ama bir süredir kafamda hep bu var. Kim sonlandıracak bilmiyorum ancak Cumhur İttifakı’nın, bir diğer deyişle Erdoğan-Bahçeli birlikteliğinin son demlerini yaşadığı kanısındayım, daha doğru böyle bir hissiyata sahibim. Bu yazıda neden böyle düşündüğümü ve ittifakın dağılması halinde neler olabileceğini ele almaya çalışacağım.
Son dönemde öncelikle Bahçeli’nin, ardından Erdoğan’ın Cumhur İttifakı’nın sapasağlam yola devam ettiği, kimsenin “surlarda gedik açamayacağı” sözlerine dikkat çekmek istiyorum. Bu ısrarlı vurgular her şeyden önce bir şeylerin tehlikede olduğuna işaret ediyor. Diğer bir deyişle ateş var ki duman çıkıyor.

Gülen ile de “sorun yok" deniyordu
İkinci olarak, benzer sözleri en son olarak Erdoğan-Fethullah Gülen ittifakınının dağılmasının hemen öncesinde de taraflardan sıklıkla işitmiştik. Kopuşun başlangıcı için 7 Şubat 2012’deki MİT krizini ele alacak olursak, Erdoğan’ın aynı yılın Haziran ayında İstanbul’da, bir sonraki yıl İzmir’de Fethullahçıların düzenlediği Türkçe Olimpiyatları’nın onur konuğu olduğunu, “bu hasret bitsin” diye adını vermeden Gülen’i Türkiye’ye davet ettiğini hatırlatabiliriz. İzmir’deki olimpiyatlardan bir süre sonra, 2013’ün son aylarında dersane krizi patlak verince bunu “Cemaat-hükümet arasında meydan muharebesi” olarak tanımlamış ve her iki kesimin de hücumuna maruz kalmıştım. Sonrasını biliyoruz.
Şu ana kadar MİT krizi veya dersane krizi gibi çok bariz çatışmalara tanık olmadığımız muhakkak ama AKP içinde MHP ile ittifaktan duyulan rahatsızlığın giderek arttığı, MHP’nin de dolaylı yollarla dile getirilen bu rahatsızlıklardan epey rahatsız olduğu ortada. Bir diğer husus da Sinan Ateş suikasti soruşturmasının eğer Erdoğan isterse hızlı bir şekilde taraflar arasında bir krize neden olabileceği açık.

Devlette ülkücü kadrolaşma
Erdoğan zamanında “askeri vesayet” ile mücadele edebilme adına bir nevi Fethullahçıların vesayetini kabullenmek zorunda kalmış, devletin kadrolarını onlara alabildiğine açmıştı. Fakat 17/25 Aralık olayı bu Fethullahçı kadrolaşmanın pekala, hatta öncelikle kendisini hedef alabileceğini göstermiş ve bu krizi güç bela atlatabilmişti. 17/25 Aralık Erdoğan’ın sadece Fethullahçıları değil, aynı zamanda yanında yeterince güçlü bir şekilde durmadıklarını düşündüğü kişi ve çevreleri de tasfiyeye başlamsının miladı olmuştur.
Devlette Fethullaçılardan boşalan yerlere bazı AKP’liler, bol miktarda farklı cemaatlerden isimler ve tabii ki ülkücüler dolduruldu. Ülkücüler zaten öteden beri devlet içinde güçlü bir şekilde temsil ediliyordu. Hatta Fethullahçılar, devlet içinde hegemonyalarını inşa ederken çok sayıda ülkücü kadroyu da devşirmişlerdi. 15 Temmuz sonrasında ülkücü kadrolaşmanın yeni bir altın dönemine tanık olduk. Ve daha önceki acı deneyimlerden hareketle bunun Erdoğan için artık bir sıkıntı nedeni olduğunu düşünmemiz için çok neden var.

“Dün dündür bugün bugün”
Erdoğan iktidara geldiğinden beri gerek partisinin içinde gerekse başka parti ve çevrelerle ittifaklar kurdu ve bozdu. Dün dostu olanların nerdeyse tamamı düşmanı ya da en hafif deyimiyle hasmı; dün düşmanı olanların önemli bir kısmı da müttefiki. Bir zamanlar, sırf Erdoğan/AKP karşıtlığıyla epey prim yapmış olan Mehmet Ali Çelebi, Metin Feyzioğlu, Hulki Cevizoğlu gibi isimlerin bugünkü halleri malum. Ve galiba şimdi sırada Meral Akşener var.
Erdoğan bu keskin dönüşleri yaparken Süleyman Demirel’in “dün dündür, bugün bugün” deyişini pusula bellemişe benziyor. Onun için öncelikle konu iktidarını koruyabilmek. Ve bugün itibariyle MHP ile ittifakın iktidarını korumaya yetmeyeceği anlaşılıyor.
Normal şartlarda Erdoğan’ın bu sorunu aşmak için, MHP’yi de yanında tutarak başka partileri ittifaka dahil etmesi beklenebilir. Fakat son yerel seçimler bize fazla seçeceği kalmadığını gösteriyor. 31 Mart itibariyle beş partili bir sistemle karşı karşıyayız: CHP, AKP, MHP, DEM Parti ve YRP. AKP ve MHP’nin, CHP ve DEM Parti’yi yanlarına çekebilmeleri imkansız, YRP gelse bile dertlerine derman olabileceği meçhul.

CHP ile yakınlaşma ihtiyacı
Ekonomideki gidişatın iktidarı daha da zorlayacağı düşünülürse Erdoğan’ın fatura daha da ağırlaşmadan yeni arayışlara gitmek zorunda kalacağını ve önündeki tek olmasa bile ilk seçeceğin CHP olduğunu düşünüyorum. Ama bunun yeni bir ittifak olarak şekillenmesi hayli zor olacaktır, en azından epey zaman alacaktır. İlk bakışta Erdoğan’ın CHP’yi kullanması şeklinde algılanabilecek olan böylesi bir işbirliği, eğer kurmayları akıllıca hareket edebilirse ana muhalefet partisi için çok mükemmel bir fırsat dahi olabilir.
Erdoğan ve çevresi, böyle bir fırsatı CHP’ye sunmamak için Ekrem İmamoğlu ile Özgür Özel arasında bir tür çatışma çıkartmak istiyor. Fakat bunda başarılı olabileceklerini sanmıyorum. Eğer Erdoğan iktidarda kalmanın yegane yolunun CHP ile işbirliği olduğunu kabul etme noktasına gelirse İmamoğlu’nu da kabul etmek zorunda kalacaktır.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
20.10.2024 Doğrusuyla yanlışıyla Kürt hareketi üzerine yedi öne çıkan önerme
14.10.2024 Türkiye’nin Selahattin Demirtaş’a ihtiyacı var
13.10.2024 “Ben senin, beni sevebilme ihtimalini sevdim!”
09.10.2024 Transatlantik: ABD seçimlerine son 26 gün - 7 Ekim’in birinci yılında Ortadoğu
08.10.2024 Burak Bilgehan Özpek ile söyleşi: Türkiye’nin gündeminde “muhâlefet boşluğu” var
08.10.2024 Mümtaz’er Türköne ile söyleşi: Silivri Postası
06.10.2024 Özgür Özel üzerine bazı gözlemler ve notlar: Pirinç/bulgur paradoksu
03.10.2024 Aydın Selcen ile söyleşi: İran-İsrail gerginliğinin geleceği
03.10.2024 Arzu Yılmaz ile söyleşi: Ortadoğu alt üst olurken Türkiye ve Kürtler
02.10.2024 Transatlantik: İsrail İran’a cevap verir mi? Lübnan’da Hizbullah’ın geleceği – Walz-Vance münâzarası
20.10.2024 Doğrusuyla yanlışıyla Kürt hareketi üzerine yedi öne çıkan önerme
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı