AK Parti sahiden birinci parti mi?

08.07.2025 medyascope.tv

8 Temmuz 2025’te medyascope.tv'de yaptığım değerlendirmeyi yayına Gülden Özdemir hazırladı

Merhaba, iyi günler, iyi sabahlar. Cumhurbaşkanı Erdoğan geçtiğimiz günlerde AK Parti'nin birinci parti olduğunu, Cumhuriyet Halk Partisi'nin birinci parti olmadığını söyledi. Acaba hangisi doğru? Bunu aslında kamuoyu araştırmacılarına bırakmak lazım. Benim son dönemde gördüğüm anketlerin büyük çoğunluğunda Cumhuriyet Halk Partisi birinci parti ama AK Parti'yle arası çok açık değil. Bir tane de çok kıl payı AK Parti'nin önde olduğu bir anket gördüm. Dolayısıyla benim bilgim dahilinde Erdoğan'ın söylediği tam doğru değil ama kıran kırana bir yarış olduğu ortada. Savaş kızıştıkça iki parti arasındaki kararsızların sayısı azalıyor ve bu kararsızların bir kısmı AK Parti'ye, bir kısmı CHP'ye yöneliyor ve ilginç bir şekilde AK Parti ve CHP Türkiye'de sanki iki partili bir sistem oluşturmuş gibiler. %30 civarında seyrediyorlar. Ondan sonra 6-7 puan civarında DEM Parti ile MHP var. Bir sonra da 5. sırada Zafer Partisi gözüküyor, benim gördüğüm araştırmaların çoğunda. Fakat ortada daha önemli birtakım sorular var. Birincisi, Erdoğan niye böyle çıkış yaptı? Çünkü çok baskın bir şekilde CHP'nin birinci parti olduğu yolunda bir muhabbet var diyelim. Özgür Özel zaten bunu defalarca söyledi. AK Parti tabanı da böyle düşünüyor herhalde, ama bir şekilde zamanla yakalayacaklarını düşünüyor olabilirler, o ayrı, ama an itibarıyla CHP'nin birinci parti olduğu algısı çok yaygın. Zaten en son yapılan yerel seçimlerde çok net bir şekilde CHP zafer elde etmişti ve birinci parti olmuştu. Dolayısıyla CHP'nin birinci parti olabilmesi imkansız değil, 31 Mart 2024 seçimleri itibarıyla. Erdoğan "birinci partiyiz" derken tabii ki öncelikle kendi tabanını güçlü tutmak istiyor, onlara moral vermek istiyor ve CHP'lileri birazcık rahatsız etmek istiyor. Fakat bir diğer önemli husus da şu: Normal şartlarda 19 Mart operasyonunu Erdoğan, CHP'nin direncini kırmak, birliğini bozmak ve itibarını sonlandırmak olmasa bile azaltmak için kurgulamıştı; ama Ekrem İmamoğlu ve arkadaşlarının tutuklanması tam tersi bir etki yarattı. Bunun üzerine dalgalar geldi, 5 dalga ve en son Antalya, Adana ve Adıyaman belediye başkanları içeri alındı. Bütün bunların hepsinde şöyle bir hava var: "Cumhuriyet tarihinin en büyük organize suç örgütünü teşhir ediyor, tasfiye ediyor" iddiasında Erdoğan. Gerçekten böyle bir şey olursa bu organize suç örgütü ne oluyor? Cumhuriyet Halk Partisi oluyor. İnsanların ondan uzaklaşması gerekir. Fakat hala Cumhuriyet Halk Partisi'nin birinci parti olduğu, oylarının azalmadığı, tam tersine bu operasyonlarla arttığı bilgisi elimizde var, kamuoyu araştırmalarında. En çok Erdoğan'ı rahatsız eden husus bu. Yani CHP'nin birinci parti olması, 19 Mart'ın işe yaramadığı anlamına geliyor. Ama Erdoğan bu konuda çok ısrarlı ve ısrarını vurgulamak için de mış gibi yapıyor, birinci partiymiş gibi yapıyor. Yani dengeleri operasyonlarla değiştirdiği iddiası var. Fakat kamuoyu araştırmalarının büyük bir kısmı onu doğrulamıyor. Bir diğer yandan diyelim ki AK Parti birinci parti, ki benim gördüğüm tek bir araştırmada böyle ama orada da yarım puanla önde ve o araştırmada da başka diğer araştırmalarda da AK Parti + MHP'nin oyu %40 civarında. Kararsızlar dağıtılırsa %41-42. Bu da iktidarı getirmiyor. Hem Meclis’te çoğunluğu getirmeyecek hem de bir cumhurbaşkanlığı seçiminde Erdoğan'ın %50 + 1 oy alabilmesini pek mümkün kılacak bir tablo değil. Dolayısıyla burada çok ciddi bir sorun var. Bunu nasıl aşacak Erdoğan? Bunu aşmanın yolu seçmen kazanmak. Daha önce kendisine oy vermiş olup da sonra cayanları öncelikle kazanmak. Çünkü yakın bir zamana kadar Erdoğan bayağı bir %40'ların üzerinde oy alabilen bir partinin genel başkanıydı. Kaybettiklerini alsa bile bayağı bir kendini toparlar. Ama çok önemli bir sorun var: gidenlerin dönme ihtimali çok zor. Çünkü gitmelerinin nedeni olan başta ekonomi olmak üzere birçok sorun aynen duruyor. Bir diğer husus da şu: Genç seçmende AK Parti'nin çok fazla bir karşılığı yok. Çünkü gençlik birbirinden farklı sorunlarla uğraşıyor ve onlar gözlerini Erdoğan'la açtılar, Erdoğan'dan başka bir şey görmediler ve gençlerin Erdoğan karşıtı olma potansiyeli daha yüksek. Bu anlamda baktığımız zaman Cumhur İttifakı'nın yani AKP + MHP tabii ki Demokratik Sol Parti, Büyük Birlik Partisi gibi birtakım partiler, HÜDA PAR da var ama onları toplasanız zaten oyları %1 bile etmez. Belki %1 eder. Onlarla yaralarını saramaz. Nasıl yapacak? Diyelim ki anayasa için, şu için, bu için Kürtleri yanına aldı, ki onların hepsi sorunlu, olup olmayacağı sorunlu. Ama mesela DEM Parti ile bir seçim ittifakı mı yapacak? Yani Cumhur İttifakı'na onu mu dahil edecek? Böyle bir olayda, yani olacak bir şey değil ama olacak olursa da DEM Parti seçmeninin ciddi bir bölümü o ittifaka oy vermeyebilir. Bir de Cumhur İttifakı'nın yani AK Parti ve MHP seçmeninin bir kısmı da DEM'le böyle bir ittifak olursa aynı şekilde vermeyebilir. Sonuçta Erdoğan'ın eli şu anda çok sıkışık durumda ve psikolojik olarak bir şeyler yapmaya çalışıyor. Yani şunu söyleyeyim; yeni seçmen kazanma, tekrar Türkiye'ye bir vizyon sunma, bir siyaset yapma… Erdoğan uzun zamandır siyaset yapmıyor. Bütün her şeyi yargıya havale etmiş durumda. AK Parti diye bir partinin adı var, kendisi yok. AK Parti'nin milletvekilleri, il yöneticileri, ilçe yöneticileri nasıl siyaset yapabilir? Ne diyecekler? Diyemiyorlar, çünkü iyice sıkışmış durumda. Yani muhalefetin alanını daraltayım derken Erdoğan kendi alanını iyice daraltmış durumda. Dolayısıyla burada yapabileceği şey öteden beri hep, kendisi güçlenemiyorsa muhalefeti güçsüz kılmak. Bunu yapmaya çalışıyor. Bunu yapmanın yolu da baskın politikaları. Yargı eliyle Cumhuriyet Halk Partisi'ni köşeye sıkıştırmak. O olmazsa, en son işte gördük, mutlak butlan meselesi, 8 Eylül ertelenen davada CHP'nin yönetimini yargı eliyle belki değiştirmek. Baktığınız zaman AK Parti'nin ve Erdoğan'ın bütün olayı yani ana ekseni en azından CHP'yi dağıtmak, CHP'yi bölüp parçalamak, CHP'yi etkisizleştirmek, CHP'yi dar bir alana sıkıştırmak eskiden olduğu gibi ve bu anlamda da kendini birinci parti olarak lanse etmek zorunda hissediyor Erdoğan. Fakat bu gidiş Erdoğan'ın birinci parti olmasını, AK Parti'nin daha doğrusu ama AK Parti Erdoğan'dan ibaret artık, birinci parti olmasını iyice zorlaştırıyor. Birinci parti olsa bile iktidarını korumak için yeterli oy almasını da iyice zorlaştırıyor, imkansızlaştırıyor. Öyle söyleyelim. Dolayısıyla bu retorik, "birinci parti biziz" retoriği bir anlamda, nasıl söyleyeyim, gerçeğin üzerini örtmek, yaşananları gizlemeye çalışmak ve muhalefetin, CHP'nin yakalamış olduğu olayın, o büyük değişim hareketinin üstünü örtme çabası, başka bir şey değil.
Bu yayını kime ithaf ediyorum? Sevgili arkadaşım Rasim'e ithaf ediyorum, Rasim Öztekin’e. 4 yıl olmuş kaybedeli Rasim'i. Evet, 4 yıl. Benden bir iki yaş büyüktü ama biraz tembel bir öğrenci olduğu için aynı dönemde Galatasaray Lisesi'nde okumuşluğumuz vardır. Aynı sınıfta okumadık ama aynı dönemde okuduk ve her zaman çok sevdiğim bir arkadaş olmuştur. Gerçekten, yani bunu bir abartı olarak almayın. Bu kadar yüreği temiz, iyi bir insan hayatta çok az gördüm. Gerçekten Rasim çok iyi bir insandı ama aynı zamanda çok iyi bir oyuncuydu. Çok iyi bir oyuncuydu. Bir diğer yönü de, çok bilmeyebilir insanlar ama, ülkesini çok seven birisiydi. Ülkesinin iyiliğini isteyen birisiydi. Çok erken aramızdan ayrıldı. Yani 62 yaşında ayrıldı. Kendisini özlemle ve sevgiyle hatırlıyorum. Ruhu şad olsun.
Bitirmeden, sizlerden Medyascope'a destek olmanızı rica ediyorum. YouTube ‘‘Katıl’’dan ya da Patreon'dan destek olabilirsiniz ya da yeni başladığımız Medyascope web sayfasından bize abone olabilirsiniz. Gerçekten desteklerinize çok ihtiyacımız var. Söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
13.07.2025 Bu da “yepyeni-Osmanlıcılık”: Türk-Kürt-Arap ittifakı
11.07.2025 Öcalan: “Atatürk’ten sonra tek devlet adamı var Bahçeli’dir”
11.07.2025 Silah yakılacak olmasının tarihi anlamı
10.07.2025 Öcalan aslında ne dedi?
10.07.2025 Zeydan Karalar Ruşen Çakır’ın sorularını yanıtladı: “Adana demek Zey-dan demek, Zeydan demek Adana demek”
09.07.2025 Tunç Soyer ile söyleşi: “Herkes bilsin bu da geçer, güçlenerek çıkarım”
09.07.2025 Mümtaz’er Türköne ile söyleşi: Erdoğan “CHP ile savaş PKK ile barış” çizgisini sürdürebilir mi?
09.07.2025 Gazze’nin bir geleceği var mı? Yusuf el Şerif ile söyleşi
09.07.2025 İktidar-muhalefet savaşı: Frene ilk kim basacak?
08.07.2025 AK Parti sahiden birinci parti mi?
13.07.2025 Bu da “yepyeni-Osmanlıcılık”: Türk-Kürt-Arap ittifakı
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı