AKP ve CHP’nin İmralı ikilemi: Gitmek de zor kalmak da

20.11.2025 medyascope.tv

20 Kasım 2025’te medyascope.tv'de yaptığım değerlendirmeyi yayına Gülden Özdemir hazırladı

Merhaba, iyi günler, iyi sabahlar. Salı günü Ankara'daydım; üç grup toplantısıyla ve dün de Ankara'daydım. Ankara'da iki buçuk grup toplantısı izledim diyeyim. Yeni Yol grubuna çok fazla bakamadım ama önce İYİ Parti grubunu izledim baştan sona. Öncesinde Müsavat Dervişoğlu'yla da kısa, ayaküstü de olsa sohbet etme imkânımız oldu. Daha sonra onun konuşmasını baştan sona izledim ve konuşması tabii ki tahmin edileceği gibi önceki gün Devlet Bahçeli'nin "Gerekirse ben giderim İmralı'ya" konuşmasına cevap şeklindeydi. Konuşmasının herhâlde üçte ikisi hatta dörtte üçü buna ayrılmıştı diyebilirim. Ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın AK Parti grubu vardı. Erdoğan'ın yanına yaklaşmak çok kolay bir şey değil. Onun için onu uzaktan çekmekle yetinmek zorunda kaldım. Grup toplantısına ilk girdiğinde orada parti yöneticileriyle birlikte Erdoğan'ı fotoğrafladım ve birlikte bir fotoğrafımız olmadı. Eskiden ama Erdoğan başbakanken özellikle, cumhurbaşkanı olmadan önce Vatan Gazetesi'nde ve NTV'de çalıştığım zamanlar Erdoğan'la biz gazetecilerin konuşabilmesi çok daha kolaydı. Kimse ulaşamıyor demeyeceğim. Çok kişi ulaşıyor ama bir tarafta korumalar, bir tarafta vatandaşlar. Bir de şu var: Partililer, yani parti milletvekilleri de yöneticileri de Erdoğan'a bir şekilde bu grup toplantısında ulaşma... Evet, bu uzaktan çektiğim Grup Başkanı ve Parti Genel Başkan Yardımcısı. Arkada da grup başkanvekilleri var. Erdoğan'ın konuşmasında daha çok İstanbul Büyükşehir Belediyesi iddianamesi vardı. İmralı konusu merak ediliyordu ve İmralı konusuna çok direkt girmedi. Topu komisyona attı. Komisyondan bir heyetin İmralı'ya gidip gitmemesi sorununu dile getirmedi ama komisyonun bundan sonraki çalışmalarının cuma günü devam edeceğini ve en hayırlı kararları alacağını söyledi. Topu oraya attı.
Şimdi dün kaldığımız yerden devam edebiliriz. En kritik konu şu: Cuma günü komisyon toplanacak, şu ana kadar yaptıkları dinlemeleri tartışacaklar ama en önemli gündem maddesi İmralı'ya, Abdullah Öcalan'la görüşmeye bir heyetin gidip gitmemesi meselesi. Şimdi önceki gün şöyle bir hava vardı benim gördüğüm; AK Parti de ‘‘evet’’ diyor ve dolayısıyla komisyondan nitelikli çoğunluk çıkacak. Ama CHP'nin durumu belli değil. CHP ‘‘evet’’ demese de komisyon bu kararı verecek. ‘‘Peki o zaman komisyonun bu kararının ardından oluşacak olan heyete CHP temsilci verecek mi?’’ sorusu vardı. Önceki günkü formül şöyleydi daha çok: CHP çekimser kalacak ama komisyondan heyete de bir temsilci verecek şeklindeydi. Dün bunu biraz daha eşelemeye başladım ve burada karşıma şöyle bir husus çıktı: AK Parti'nin kararı da %100 değil. Erdoğan'ın topu komisyona atması da bu anlama geliyor. Şimdi bugün iki tane önemli toplantı var. Birisi Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel partisinden komisyon üyeleri ve bazı MYK üyeleriyle toplanacak ve kararı verecek. Ama onun öncesinde dün Ekrem İmamoğlu'yla görüşmesi önemli. Orada ne konuştukları önemli. Ama işte bugün CHP kararını verecek. Saat 15.00'te de AK Parti'nin toplantısı var. AK Parti'nin toplantısına da grup başkanı, komisyon üyeleri, genel başkan yardımcısı Efkan Âlâ ve benim duyduğum kadarıyla resmen açıklanmadı ama parti sözcüsü Ömer Çelik'in de olacağını öğrendim ama kesin bir bilgi değil. Orada da AK Parti kararını verecek. Tabii birisi saat 13.00'de, birisi saat 15.00'te. Şunu çok net bir şekilde söyleyebiliriz: AK Parti ve CHP birbirlerini kolluyor. Birbirlerini açığa düşürmek ya da açığa düşmemek için birbirlerini kolluyorlar. "CHP reddetti, AK Parti kabul etti" gibi bir tablonun siyasi getirisi ve götürüleri var her iki parti için de ya da tersi. AK Parti'nin reddetmesi durumunda zaten orada başka bir olay var. Orada MHP'yle ve Devlet Bahçeli'yle bir kopuş yaşanma ihtimali var. Çünkü Bahçeli salı günü artık çok net birtakım açıklamalar, olağanüstü şaşırtıcı, "Gerekirse ben giderim" dedi, böyle açıklamalar yaptı. Ama benim MHP kaynaklarından edindiğim bilgiye göre AK Parti ‘‘evet’’ diyecek, yani sorun yok. Ama yine de siyasette, geçen bir arkadaşımın, eski gazeteci şimdi milletvekili bir arkadaşımın söylediği gibi her şey olabilir. Demirel'in dediği gibi, siyasette 24 saat çok önemlidir, her şey olabilir.
Dolayısıyla şu hâliyle baktığımız zaman AK Parti'nin büyük ölçüde ‘‘evet’’ diyeceğini ama CHP'nin kararını çok önemsediğini söyleyebilirim. CHP saat 13.00'de toplanıp "Biz hayır diyoruz ve ne olursa olsun komisyona da kimseyi vermiyoruz" demesi hâlinde AK Parti kararını gözden geçirebilir. Ama CHP'nin "Biz hayır diyoruz" diyeceğini düşünmüyorum ama çekimser kalma ihtimalini ciddiye alıyorum. Sonuçta CHP'nin böyle bir heyetin oluşması durumunda buraya bir kişinin, çünkü şöyle düşünülüyor: Grubu olan partilerden birer kişi diye konuşuldu. Beş parti söz konusu. Pardon, İYİ Parti yok. AK Parti, MHP, CHP, DEM, evet, bir de Yeniyol. Beş parti. Beş partiden birer kişi, beş kişilik bir heyetin olması söz konusu ve bu kişilerin de temsil yönü güçlü olan isimler olması, yani muhtemelen oradaki, komisyondaki komisyon başkanlarının, mesela AK Parti'de Abdülhamit Gül ya da CHP'de Murat Emir veya MHP'de Feti Yıldız gibi olması bekleniyor. Tam bir "Gitmek mi zor kalmak mı zor?" olayı. AK Parti'den dün birkaç isimle sohbet etme imkânım oldu. Parti grubunda ve tabanında, teşkilatlarda İmralı fikrine, İmralı'ya gitme fikrine sıcak bakmayan çok kişi olduğu, hatta çoğunluk olduğunu söylediler. Doğru olabilir, Öcalan'a karşı kamuoyundaki genel sevmeme hâli, hatta nefret etme hâli düşünüldüğünde. Cumhuriyet Halk Partisi için de benzer bir şeyin geçerli olduğunu düşünüyorum ve her partinin, CHP'nin ve AK Parti'nin komisyon üyeleri içerisinde de "gidilmese daha iyi olur" diye düşünenler olduğunu biliyorum. Dolayısıyla çok ince bir yerde bir Öcalan sınavına tabi tutuluyor bu partiler ve tabii ki süreç.
Bunu daha çok konuşacağız. Daha önce de konuşmuştum. Neden bu olay bu kadar kritik? Çünkü bu çok önemli bir eşik. Sadece çözüm sürecindeki bir önemli eşik değil, aynı zamanda cumhuriyet tarihinde de önemli bir eşik. 40 küsur yıldır ülkenin en büyük düşmanı olarak tanımlanan birisine değişik partilerden bir Meclis heyetinin gitmesi, ona böyle bir meşruiyet tanıması gerçekten devrim gibi bir olay olacak. Bu, sürecin ilerlemesi için sanki zaruri bir şey ama bunun bir bedeli de olacak, siyasi bedeli de olacak ve şu anda ülkede birincilik için yarışan iki parti, AKP ve CHP, böyle bir riski almakta çok tereddütlüler ama diğer yandan bu olayın gerçekleşmemesi hâlinde yaşanabilecekleri de düşünmek istemiyorlar. Bilemiyorum, kendileri bilir diyeceğim ama size soracağım. Ne dersiniz? Bunu yazmanızı bekliyorum. Sadece CHP değil, şu anda biliyoruz ki söz konusu olan partiler öncelikle CHP ve bir ölçüde de AKP. AKP sanki ‘‘evet’’ diyecek gibi ama yine de ‘‘belli olmaz’’ şerhini düşüyoruz. CHP'nin durumunun ne olacağı net değil. Sizce ne olabilir, ne olmalı diye size sormuş olayım.
Ve bugünün ithafına gelelim. Yine Fransız. Her ne kadar Fransa tarafından bana vize verilmediyse de ben Fransız kültürünün önemli isimlerine saygımı dile getirmeye devam ediyorum. François Truffaut'da sıra. Daha önce Godard'ı konuşmuştuk. Romy Schneider gibi, Jean-Paul Belmondo gibi isimleri konuşmuştuk. Simon Signoret'yi, Montand'ı, Barbara'yı, Jacques Brel'i konuşmuştuk. François Truffaut yeni dalga akımının kurucusu, kurucularından birisi. Onun Türkçede ‘‘400 Darbe’’ diye oynayan çok güzel bir filmi vardır. Okuldan kaçmadır aslında o, böyle bir şeydir. Onunla ilk başlıyor Truffaut'nun serüveni. Bir tür aslında kendi hayatı olduğu söylenir ve ilginçtir o filmde çocuk rolündeki Jean-Pierre Léaud'yu daha sonra ileriki yıllarda yine oynatmaya devam eder. O büyür, evlenir, boşanır. Değişik filmlerde hep Truffaut'nun bu kişiyle, Jean-Pierre Léaud'yla çektiği filmler var. Ama tabii ki çok çok müthiş filmleri var. ‘‘Adèle H.'nin Öyküsü’’ var. ‘‘Son Metro’’ 80 yapımı, Catherine Deneuve ve Gérard Depardieu'nün oynadığı, Türkiye'de de çok büyük ilgi görmüştü. Ve kendisini 84 yılında 52 yaşında kaybettik, öyle söyleyelim. Geçen bahsetmiştim, onunla aynı dönemde aynı akımı başlatan Godard çok yaşadı ve hatta belli bir yerden sonra kendi hayatına kendisi ötanaziyle son verdi. Ondan yıllar önce '68 hareketinde birlikte çok ciddi bir şekilde öğrencilerin yanında yer almışlardı. Truffaut ve Godard bu anlamıyla da birlikte anılırlar. Tabii çok iki ayrı sinema sonuçta, iki ayrı yaklaşım ama ben de birçok arkadaşım gibi Truffaut'nun adını telaffuz ettiğimde Godard'ı da hatırlıyorum. Godard'ı telaffuz ettiğimde de Truffaut'yu da hatırlıyorum. Evet, iz bırakmış bir yönetmen olarak Truffaut'yu saygıyla selamlıyorum diyeyim. Kendisine minnetlerimi ifade ediyorum ve bitirirken sizlerden Medyascope'a lütfen destek olmanızı rica ediyorum. Söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
23.11.2025 DEM Partililerin CHP’ye kızmaya hakları yok
22.11.2025 Ankara Mazlum Abdi realitesini ne zaman tanıyacak?
20.11.2025 AKP ve CHP’nin İmralı ikilemi: Gitmek de zor kalmak da
19.11.2025 Ağzımız açık Devlet Bahçeli’yi izliyoruz
18.11.2025 Suriye’de “altın oran”ın peşinde
16.11.2025 İlk gizli tanığım “Meşe”yi geri istiyorum!
15.11.2025 Sakin olan yine kazanacak
14.11.2025 Ekrem İmamoğlu’na erişimi engellemek mümkün mü?
14.11.2025 Haftaya Bakış (292): İBB İddianamesi'nden ne çıkar? | Anayasa Mahkemesi'ni tanıyan yok
13.11.2025 CHP’yi kapatabilirler mi?
23.11.2025 DEM Partililerin CHP’ye kızmaya hakları yok
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı