Gürsel Tekin’i dinlerken…

08.09.2025 medyascope.tv

8 Eylül 2025’te medyascope.tv'de yaptığım değerlendirmeyi yayına Gülden Özdemir hazırladı

Merhaba, iyi günler, iyi haftalar. Türkiye'de garip şeyler oluyor, önemli şeyler oluyor. Biraz önce Gürsel Tekin, kayyum olarak atandığı Cumhuriyet Halk Partisi il binasına giremedi. Dışarıda bir yerde polis korumasında bir açıklama yaptı. Kendisine su şişeleri fırlatıldı. İktidar yanlısı medyanın neredeyse tümünün olduğu ve canlı yayınladığı bir görüntüydü. İzlemişsinizdir ya da izleyeceksinizdir. Gerçekten değişik bir olaydı. Bugün özel yayında bu konuyu konuşacağız uzman konuklarla, Medyascope'taki çalışan arkadaşlarımızla. Ama ben önce kendim bir şeyler söylemek istiyorum. Sahiden bu tarihi bir olaydı. Ben 40 yıldır gazeteciyim, böyle bir olay görmedim. Umarım bir daha da görmem. Ya erken bırakırım ya da Türkiye böyle şeyler yaşamaz. Şöyle söylemek istiyorum: Sürekli dilinde bir "baba ocağı" lafı var Gürsel Tekin'in. Ben şahsen babası CHP'li olan, bütün sülalesi belki de CHP'li olan birisiyim ama hiçbir zaman CHP'li olmadım. Olacağımı da sanmıyorum. Fakat baba ocağıysa CHP benim babamın ocağı. Babam Demokrat Parti iktidarında Hopa'da ilçe başkanlığı yapmış ve ölene kadar da CHP'li kalmış birisidir ve yaşasaydı herhalde şu görüntülerde kahrolurdu. Çünkü CHP'nin bu hâle gelmesi herhâlde en çok CHP'lileri üzüyordur.
Bu iddiayla gelen, baba ocağına sahip çıkma iddiasıyla gelen, kriz çözme iddiasıyla gelen Gürsel Tekin, dün geceden itibaren çok müthiş bir kriz yarattı, kriz hediye etti herkese, başta CHP olmak üzere ve ondan sonra gelip polis korumasında CHP'ye girmeyi, binaya girmeyi o kadarını göze almadı, diyelim ama dün geceden beri yaşanan şeylerin birinci derecede sorumlusunun kendisi olduğu aşikâr. Yani yargı kararlarına CHP yönetimi uymak zorundadır gibi bir argümanı var. Biliyoruz, zaten başvurmuş, o belge de çıktı. Biliyorsunuz, ''Siz beni atadınız buraya ama gereğini yapın,'' diyor vilayete, şuna buna. Geliyor buraya ve ondan sonra diyor ki: ''Ben krizi çözeceğim.'' Şimdi bu süreç nasıl gelişti? 18 Ağustos, yanılmıyorsam, bir delegenin başvurusuyla ve aynı delege 30 Eylül'de bir başka başvuruyla kayyumların listesini veriyor başta Gürsel Tekin olmak üzere ve ayın ikisinde Asliye Hukuk Mahkemesi o listenin tepesindeki beş kişiyi kayyum olarak atıyor. Bu kadar hızlı olan bir şey ve Gürsel Tekin belli ki başından itibaren bu bilgiye sahip. Yani adli bir süreç var ve bunu önünde bulmuş değil. O sürecin başından beri içinde olan birisi olarak kalkıyor. Diyor ki: ''Bana çok büyük saldırılar yapıldı,'' vesaire. İzleyenler görmüştür, Gürsel Tekin kendini mağdur olarak göstermeye çalıştı. Buna inanıyor mu? Açıkçası çok emin değilim ama böyle bir olayda, böyle bir süreçte Gürsel Tekin'in kendini mağdur olarak tanımlamaya kalkması da gerçekten akıl alır bir şey değil.
Bir diğer akıl almaz şey onun konuşmasının bir yerinde, kendisi aleyhine slogan atanlara: ''Şerefim üzerine söylüyorum ki bunların hiçbiri CHP'li değil,'' dedi, diyebildi. Bu da akıl alır bir şey değil. Yani dün geceden beri oraya kim niye gitsin? Bu saatte o kadar polis ablukası, şu bu risk alarak niye gitsinler? CHP'li değillerse niye gitsinler? Kim bunlar? CHP'li değillerse kim bunlar? Beş kişi olur, on kişi olur. Yüzlerce kişi niye gider? Tabii ki CHP'li oldukları için gidiyorlar ve partilerine sahip çıkmak için gidiyorlar. Kime karşı partilerini sahip çıkmak istiyorlar? Görünüşte Gürsel Tekin'e ama aslında siyasi iktidara karşı. Yani şimdi siz alelacele alınmış, on gün içerisinde alınmış bir kararı sonuna kadar meşru olarak görüp onun üzerine buna karşı direnmeye çalışanları gayrimeşru ilan edemezsiniz ama Gürsel Tekin bunu yapıyor ve sürekli de şunu söylüyor biliyorsunuz: ''Birtakım temaslarımız sürüyor.'' Kiminle sürüyor? CHP yönetimiyle, üst yönetimiyle. Belli ki kendisinin kayyumluğunu, ki kayyum lafına da çok kızıyor biliyorsunuz, kayyum kendisi, ''çağrı heyeti'' gibi bir şey söylüyor ama kayyum. Çünkü şöyle söyleyelim: Bir önceki il başkanı olur ve mahkeme bir önceki il başkanına görevi verir. Mesela 15 Eylül'de mutlak mutlağın kararı alınması durumunda Kemal Kılıçdaroğlu'nu son genel başkan olarak atamaları hâlinde orada durum biraz farklı ama burada ortada fol yok, yumurta yok. Kurultayda aday bile olmamış, en son yöneticiliği CHP'de yıllar önce olan, il başkanlığı yıllar önce olan birisini niye atıyorlar? Çünkü başvuran kişi onun adını verdi. Başvuran kişi niye onun adını vermiş olabilir? Niye o kadar CHP'li varken, CHP'de eskiden il başkanlığı yapmış insan varken onun adını vermiş olabilir? Ve tabii ki o Asliye Hukuk Mahkemesi de o isimi verdi diye onu atamak zorunda mıdır? Belli ki bu bir bilgi dâhilinde yaşanan bir süreç. Türkiye'de yargının iktidardan bağımsız siyasete müdahale etmesinin asla söz konusu olamayacağını herhâlde en iyi bilenlerden birisi de Gürsel Tekin'dir.
Yani kalkıp bunu bağımsız yargının kararı olduğunu, siyasetten bağımsız olduğunu söylemesi asla mümkün olamaz. Bir diğer husus da bu yargı kararının yerine getirilmesi için daha akşam vakti, bir gün önceden oraya o kadar polisi devletin taşıması, bakanların, valilerin peş peşe açıklama yapması ve sürekli olarak hukukun üstünlüğünden dem vurmaları... Bunlara karşı söylenecek hiçbir lafı yok. Yani niye İçişleri Bakanı, İstanbul Valisi Gürsel Tekin'in o kayyumluğunun bir an önce gerçekleşmesi için bu kadar çaba sarf ediyor ve Cumhuriyet Halk Partisi üyelerinin parti binalarına girmelerini niye engellemeye çalışıyor? Aslında bunları uzun uzun söylemeye gerek yok, herkes bunun, neyin ne olduğunun farkında. Bir senaryo var, o senaryonun içerisinde birilerine biçilmiş bir rol var. Biliyorsunuz, beş kişilik kayyum heyetiydi, ikisi anında gitti, üç kişi kaldılar. Yanında iki kişi vardı Gürsel Tekin'in. Yani dört kişinin yarısını bile daha ilk günden kaybetmiş birisi, ''Durun ben bu işi çözerim, bana güvenin,'' diyor. Niye güvensinler insanlar Gürsel Tekin'e? Bu konuda hiçbir şey söylememiş. Yani şunu mesela söylememiş, diyelim ki şöyle bir çıkış yapsaydı: ''Bu yapılan yanlıştır. Bu yapılan demokrasiye müdahaledir. Bu yapılan siyasi partiler kanununa aykırıdır, vesairedir. Ama yapıldığı bir yerde ben genel merkezle birlikte bunu hızlı bir şekilde çözüme kavuşturmak istiyorum,'' mesela. Hiç böyle bir yanlış yok. İlk söylediği açıklama ne? ''CHP'yi adliye koridorlarından çıkartmak istiyoruz.'' CHP'yi adliye koridorlarına CHP mi taşıdı? Yani bunları sorgulamadan yapılan ve yılların siyasetçisi, şahsen tanırım. Yıllardan beri, il başkanlığı, milletvekili zamanından beri tanırım. Bu kadarını izlerken onu düşündüm. Yani bu kadar mı? Bir yerde insanın ayağında fren olur, mesela gitmezsin oraya gitmezsin. Başka bir yerde yaparsın. O yaptıkları, ilk gün yaptıkları, cuma günü yaptıkları o acayip video gibi bir şey yaparsın ya da kapalı bir yerde, bir otelde, şurada burada bir toplantı yaparsın. Ama oraya gitmesi, orada böyle bir şey, kalabalıkların dün geceden beri orada olduğunu bile bile gitmesi, insanların kendisinin içeri girmesine razı olmayacağını bile bile oraya gitmesi bana göre hiçbir şekilde iyi niyetli, CHP'nin hayrını düşünen ve Türkiye'nin hayrını düşünen bir yaklaşım değil.
Şimdi konuşmasında biliyorsunuz kendisini eleştirenlere, şunlara bunlara laf ediyor. Çok kolay laf ediyor. Benim söylediklerimi dinleyeceğini, haberdar olacağını sanmıyorum ama kendisine de, eğer bir gün bir şekilde karşılaşırsak kendisine de bunu söyleyeceğim. Gerçekten şaşırmanın ötesinde bir ruh hâli. Yani burada sanki CHP'yi birileri ele geçirmiş ve onu kurtarmaya giden bir CHP'li gibi konuşuyor. Şunu da biliyoruz: 19 Mart'tan beri CHP'nin başına gelmedik kalmamış ve o CHP 19 Mart'tan beri özellikle İstanbul'da olağanüstü bir performans sergiliyor. İşler çok kötü gider, kamuoyu yoklamalarında CHP %20'nin altına düşer, partiden peş peşe istifalar gelir... Böyle bir olay yok. Tam tersine üye sayısı artıyor, kamuoyu yoklamalarında birinci parti gözüküyor, haftada iki mitingle binlerce insanı topluyor, iktidarı sürekli rahatsız ediyor. Böyle bir CHP var. Böyle bir CHP'nin önüne iktidar tarafından yapıldığı aşikâr olan bu yargı darbesinin bir parçası olmak... Diyor ya: ''Ben sorunun bir parçası değilim,'' diyor. Kusura bakmasın ama sorunun ta kendisi. Kendisi, eğer Gürsel Tekin gibi bir isim bulamasalardı buraya mesela hemen yanındaki iki tane kayyum var, onlardan herhangi birisini mesela atayabilirler miydi? Atasalardı ne olurdu? Kimse bu işi ciddiye almazdı. Bu bulunabilen en popüler isim. Kendisi 2024 Şubat ayında ''Ben CHP'den istifa ettim,'' demişti. Sonra ''Kalben istifa ettim,'' demişmiş meğer. 2024 Şubat ayında Mart seçimlerinde CHP'ye oy vermeyeceğini de ilan etmişti, hatta parti kuracağı söyleniyordu. Bunların hiçbirisi olmadı ve bir baktık karşımıza kayyum olayında, hemen önce kolları sıvamış birisi olarak çıktı. Bu aslında CHP'nin Gürsel Tekin'le olan bir meselesi değil. Bu CHP'nin Erdoğan'la olan bir meselesi. Ama bugün oraya gelerek Gürsel Tekin bu olayın CHP ile Erdoğan arasında olduğu gerçeğini karartmaya çalıştı. Becerebildi mi, bilmiyorum ama şunu biliyorum ki bu yaşananlardan CHP çok fazla zarar görmez. 15 Eylül'de de benzeri bir süreç olursa da çok fazla zarar görmez. Tam tersine CHP'liler yani bildiğimiz CHP'de böyle şeyler hayatta yoktu. Yani dün geceden beri oradalar, bugün oradalar, belki hiç terk etmeyecekler. Şu olacak, bu olacak. CHP'ye bir tür doping yapıyorlar. Gürsel Tekin'in bundan sonra ne yapacağını bilmiyorum, çok da kimsenin önemseyeceğini sanmıyorum.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
14.09.2025 Öcalan’ın Demirtaş’a, Demirtaş’ın Öcalan’a, sürecin her ikisine ihtiyacı var
12.09.2025 Habertürk ve Show TV’ye ne oldu?
11.09.2025 Gürsel Tekin’in yaptığı en büyük hesap hatası
11.09.2025 Özgür Özel’den Kılıçdaroğlu’na çağrı: “CHP’nin kayyumlarla yönetilemeyeceğini açıklamalı”
10.09.2025 CHP bölünür mü? CHP bölünsün mü?
10.09.2025 Prof. Mehmet Gürses ile söyleşi: ABD’nin Türkiye sevdası ve Kürt mecburiyeti
09.09.2025 Cengiz Çandar ile söyleşi: Suriye için çözüm teslimiyet mi, entegrasyon mu?
09.09.2025 Erdoğan CHP’ye bir dava hediye etti
08.09.2025 Gürsel Tekin’i dinlerken…
08.09.2025 Erdoğan’ın hayalindeki CHP’de Gürsel Tekin’e düşen rol
14.09.2025 Öcalan’ın Demirtaş’a, Demirtaş’ın Öcalan’a, sürecin her ikisine ihtiyacı var
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı