Hopa’dan sevgilerle

24.10.2025 medyascope.tv

24 Ekim 2025’te medyascope.tv'de yaptığım değerlendirmeyi yayına Gülden Özdemir hazırladı

Merhaba, iyi günler, iyi sabahlar. Burası Kemalpaşa. Gerçek adı Makriali, Lazca adı. Kemalpaşa eskiden Hopa'ya bağlı bir nahiyeydi, bir süredir ilçe ve ben dün bahsettiğim gibi bugün mümkün olduğu kadar siyaset konuşmadan memleketimi anlatmak istiyorum. Hopa'yı anlatmak istiyorum. Dün geldim Hopa'ya Müge ile beraber. O Trabzon'da bir belediyenin, Ortahisar Belediyesi'nin etkinliğine, yazar etkinliğine katılmak için Trabzon'a gidiyordu. Ben de Trabzon'a indim. Sonra doğru önce Arhavi'ye, Arhavi'den Hopa'ya, Hopa'dan Kemalpaşa'ya. Hopa benim doğum yerim. 1962 yılında Ortahopa Mahallesi'nde doğmuşum ve 3-4 yaşında İstanbul'a, Çağlayan'a taşındık ve benim hayatta en büyük ukdemin Lazca'yı bilememek olduğunu da her vesileyle söylerim. Ve burada dün Hopa'da gördüğüm hemşehrilerim ve akrabalarıma hep bunu söyledim ve hatta bazılarına, kuzenlerime ‘‘Gomaşinen’’i hediye ettim. ‘‘Gomaşinen’’ benim hatıra kitabım, "hatırlıyorum" demek. Her birinin gözleri doldu Lazca bir kitap adı olmasından. Ama burada ilginçtir, kitabımı hediye ettiğim kuzenlerimden bazıları Türk milliyetçisi. Nasıl oluyor? Oluyor. Evet. Yani hem Laz kimliğine sahip çıkıp hem Türk milliyetçisi oluyor. Böyle de ilginç bir husus var.
Hopa'dan önce Arhavi'ye gittim. Arhavi, Hopa'nın komşu ilçesi, ailemin bir kanadının olduğu yer ve orada iki yakın dostum, Tahsin ve Tanju Bayraktar'ın ve tabii ki anne ve babaları Muzaffer ve Fahriye Bayraktar'ın mezarlarını ziyaret ettim. İzleyenler hatırlayacaktır. Fahriye teyzeme de bir yayın ithaf etmiştim. Daha sonra kuzenim Yavuz'la birlikte, o beni aldı ve onun köyünde kendisinden yaşça küçük ama arkadaşı olan Kazım Koyuncu'nun mezarına götürdü beni. Bu mezar Kise’de, Sugören deniyor Türkçe. Kazım'ın köyü. Aynı zamanda benim Sabriye teyzemin köyü ve çok sayıda kuzenimle orada yıllarca çocukken özellikle çay topladık, fındık topladık. Kazım'la ilgili anıları Yavuz anlattı ve Kazım'ı andık.
Ondan sonra çıktık, Hopa'ya geldik. Hopa'da bir kere çok büyük bir şaşkınlık yaşadım. Aslında şaşkınlık Trabzon'dan itibaren başladı. Biliyordum, daha önce de geçmiştim bir kere ama bu sefer daha görerek, bakarak bu sahil yolu, duble yol mu deniyor artık, neyse, bizim çocukluğumuz uçak seferlerinin de az olduğu zamanlar, İstanbul'dan otobüsle giderdik Hopa'ya ve tek yön, yani karşılıklı olurdu yollar ama yine de giderdik. Şimdi duble yollar var ama bu duble yolların yapılabilmesi için büyük ölçüde deniz doldurulmuş. Açıkçası ne diyeceğimi şaşırdım. Bir yanıyla hoşlanmadım ama diğer yanıyla insanlar çok da şikayetçi değil. Yani böyle bir paradoks var. Hem bir ihtiyaç var. Çünkü Karadeniz sahil yolu çok önemli. Sahilden başka yerden gidemiyorsunuz. Çünkü dağlık büyük ölçüde Doğu Karadeniz. Ama bir yerden sonra da o yol artık kaldırmıyordu. Deniz dolduruldu. Yani insan ne diyeceğini şaşırıyor, ta ki Arhavi'ye gelene kadar. Arhavi'nin girişinde, geçenlerde haber de olmuştu, yoğun yağış nedeniyle toprak kayması olunca yolların bir tarafı olduğu gibi göçmüş. Çünkü çok korunaksız bir hâlde kalmış. Orada geçici birtakım önlemler almışlar. Yol daralmış, tekrar yapılmaya çalışılıyor falan.
Ama en büyük şaşkınlığı Hopa'da yaşadım. Memleketim Hopa'ya yanılmıyorsam en son 2018’de gitmiştim. Covid öncesi bir dönemdi. Hopa yine o klasik küçük ama şirin memleket. Bir kere çok güzel bir doğası var. Denizin dibinde, yeşillikler, her şeyiyle Hopa. Yani herkesin memleketi kendisine güzel gözükür ama ben açıkçası Hopa'nın güzelliğinin hiç de abartılı bir şey olmadığını düşünüyorum. Türkiye'nin kuzeydoğusundaki en uç yer. Daha sonra Kemalpaşa ilçe oldu ve Sarp var. Ve orada çok büyük bir hareketlilik gördüm. Hopa her zaman için bir hareketliliğin olduğu bir yerdir. Sarp kapısı açıldıktan sonra bu daha da netleşti, çoğaldı. Ama bu sefer bunun hiç de geçici olmadığını gördüm. Çok araba var. Park etme sorunu var ve çok sayıda yeni işletme, dükkân açılmış. İngilizce isimli dükkânlar, değişik değişik yerler. Üniversite var, üniversitede okuyanlar var. Kafeler, şunlar bunlar. Hopa hep aslında sosyal bir yerdi, hep dinamik bir yerdi, gençlerin çok aktif olduğu bir yerdi. Ama bu sefer iş hakikaten almış başını gitmiş.
Sevineyim mi yoksa üzüleyim mi bilemedim. Modernleşme böyle bir şey. Hopa hep moderndi. Yani bulunduğu çağa göre Türkiye ortalamasının hep ötesinde bir yerdi. Ama bu sefer bu durum bir de yollar, işte duble yollar vesaire, viyadükler. Mesela Hopa'dan Artvin'e giden yol eskiden böyle çok kendi hâlinde bir yolken şimdi viyadükler şunlar bunlar, böyle Ay Üss Alfa gibi bir yer olmuş. Şaşırdım. Bir de çok inşaat var. Her yerde inşaat var. Ve açık söyleyeyim, inşaatlarda — şimdi hemen Laz müteahhit lafı aklınıza gelecek, gelebilir — çok da bir kalite göremedim. Onu özellikle vurgulamak istiyorum. Şu fotoğraf benim için çok önemli: Hopaspor Kulübü. Hopaspor rahmetli babamın oynadığı ve kurucularından olduğu, hem oyuncusu hem kurucusu hem de yöneticiliğini yaptığı bir takım. Ama İstanbul'a gelince bu kopmuş. Fakat Hopaspor, Artvin Hopaspor olarak var ve bizim için hep bir değer taşıyor. Benim için manevi değeri çok yüksek, öyle söyleyeyim. Ve ikinci takımım diyebilirim. Ne anlamı var bilmiyorum.
Şimdi siyaset konuşmayalım dedim ama konuşmadan da olmayacak. Şöyle kısa bir şey söyleyeyim. Trabzon'dan Hopa'ya gelene kadar yol boyunca sahil yolu ve çok sayıda üst geçit var. Bu üst geçitlerin estetik olarak çok kötü olduğunu özellikle söyleyebilirim. Neyse. Ama çok var. Ve bu üst geçitlerin neredeyse hepsi, neredeyse hepsi bir şehit adı taşıyor: Şehit Onbaşı, Şehit Çavuş. Yani bu Trabzon'dan çıkıyorsunuz, Trabzon’un ilçelerini geçiyorsunuz, Rize'ye giriyorsunuz, Rize'nin ilçelerini geçiyorsunuz. Sonra Arhavi, Hopa diye devam ediyor ve diyelim ki 15 tane, saymadım ama diyelim ki 15 tane üst geçit var. Bunun 13 tanesi en azından şehit. Karadeniz bölgesi Güneydoğu'da PKK'ya karşı devletin mücadelesinde en çok şehit veren yerlerden birisi. Ve bu son çözüm süreci meselesi de Karadeniz için önemli.
Daha önceki çözüm sürecinde o dönemdeki partinin, Kürt partisinin temsilcileri gittiğinde Karadeniz'de başlarına iş gelmişti ve ben de Karadeniz'e gidip süreci orada insanlara sormuştum, Doğu Karadeniz'de özellikle ve çok büyük bir negatiflik görmüştüm o tarihte. Bu tarihte, bugün, yani şu anda Hopa'da bunu çok fazla konuşma imkânım olmadı ama bu üst geçitler çok şey söylüyor. Yani Türkiye'de siz bu sorunu çözmek için Karadeniz'i de ikna etmek zorundasınız. İnsanlar bu olayı yaşadılar. Bu olayı her gün görüyorlar. O şehitler başka bir ülkeyle savaşta şehit olmadı. Bunu özellikle vurgulamak lazım. Bir diğer husus, Hopa solcu bilinir. Ben de öyleyim. Sülalemin büyük çoğunluğu da solcu ya da en azından CHP'li diyelim ama içimizde başkaları da var tabii. Mesela dün Hopa'da uzun uzun sohbet ettiğim MHP'li bir akrabam, bayağı MHP'li yani MHP'nin içinde, şunu söyledi: “Ya süreç falan iyi güzel de Devlet Bey çok angaje oluyor, anlamıyoruz” dedi. “Siz kimsiniz?” “Partidekilerin büyük bir çoğunluğu” dedi. Bunlar partiden ayrılmayan yani İYİ Parti'ye, Anahtar Parti'ye ya da Zafer Partisi'ne gidenler değil. Parti içerisinde olanlar ama bu olaya anlam veremeyenler. Bunu da bir not olarak düşmek istiyorum. Siyaset konuşmadan ve bazılarının tabiriyle çözüm konuşmadan da olmaz benim için.
Evet, bu yayını tabii ki kime ithaf ediyorum? Hopa deyince aklımıza gelen Metin Lokumcu. Metin Lokumcu benim akrabam. Çok bir samimiyetimiz olan birisi değildi ama benim babaanne tarafım Lokumcu'dur. Yani bir şekilde kuzenim diyebilirim. Metin 2011 seçimleri öncesi 31 Mayıs'ta Hopa'da Erdoğan'ın, AK Parti Genel Başkanı Erdoğan'ın mitingi öncesi çıkan olaylarda tazyikli su ve biber gazıyla fenalaşarak hayatını kaybetti, biliyorsunuz.
Öğretmen, solcu bir öğretmen. Kemalpaşalı. Olay Hopa'da oluyor ama o tarihte zaten Kemalpaşa da Hopa'ya bağlıydı. Orada kaybettik Metin'i. Şurada, geçenlerde hayatını kaybeden eşi ve çocuklarıyla görüyorsunuz Metin'i ve çok da güzel burada horon tepiyor. Ama en güzel fotoğrafı bence bu. Atmaca. Atmaca bizim memlekette çok önemli bir tutkudur. Bilenler bilir. Metin’in atmaca tutkusu da bilinen bir şey.
Metin, Kemalpaşalı bir öğretmen olarak protesto hakkını kullanırken hayatını kaybetti. Daha sonra seçimden bir gün önce Ağrı'da yapılan NTV canlı yayınında, ki ben de orada Başbakan Erdoğan'a soru soranlardan birisiydim, bir akrabası olarak Metin Lokumcu'nun ölümünden duyduğum rahatsızlığı dile getirdiğimde Erdoğan'la yaşadığımız o soru cevabı ve benim en sonda söylediğim “Ama öldü efendim” sözünü herhâlde birçoğunuz bir şekilde biliyorsunuzdur.
Şöyle bir şeyle bitirmek istiyorum. Metin'in oğullarından birisi Ulaş, oğlu Ulaş. İzmir Büyükşehir Belediyesi'nde çalışıyordu. Hâlâ çalışıyor gözüküyor. Ancak belediyede kendisine bir tür mobbing uygulandı. Sadece onunla ilgili değil ve aylardır diyelim derdini anlatmaya çalışıyor. Ve şunu da biliyoruz ki Özgür Özel daha geçen grup toplantısında Metin Lokumcu'nun hesabını sormaktan bahsetti. Çok önemli ve anlamlı bir şey. Ama bunu da özellikle vurgulamadan edemeyeceğim. Metin Lokumcu gibi artık Türkiye'de sembolleşmiş bir ismin oğlunun ve arkadaşlarının, sadece onunla ilgili bir mesele değil, İzmir'de CHP'li Büyükşehir Belediyesi tarafından mağdur edilmesini de ben şahsen kabullenemiyorum.
Bugün Kemalpaşa'ya ağırlık vereceğim. Zaten akşam dönüyoruz. Kemalpaşa'da Metin'in mezarını bir kez daha ziyaret edeceğim. Onun için bir kez daha Fatiha okuyacağım. Onu unutmayacağız, tıpkı Türkiye'de demokrasi ve eşitlik için mücadele eden herkes gibi. Evet, söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
26.10.2025 23 Haziran 2019’da Demirtaş Öcalan’a rağmen, hatta ona inat olarak mı İmamoğlu’nu destekledi?
24.10.2025 Hopa’dan sevgilerle
23.10.2025 Diyelim ki mahkeme Kılıçdaroğlu’nu yeniden CHP’nin başına geçirdi…
22.10.2025 Çözüm sürecini sabote mi ediyorlar?
21.10.2025 Suriye’nin karmaşık dengeleri: Savaş yok ama barış da yok! | Amberin Zaman anlatıyor
20.10.2025 Türkiye’nin Kürtçe ile sınavı
19.10.2025 DEM Parti’nin sürece hazırlıksız yakalandığı anlaşılıyor
18.10.2025 Ruşen Çakır ve Kadri Gürsel ile Hafta Başı (47): İBB Borsası tartışması sürüyor | CHP’den AKP’ye transferler | Komisyondan ne sonuç çıkar?
17.10.2025 DEM Parti heyeti İmralı’ya tünel mi kazdı?
17.10.2025 Haftaya Bakış (288): Çeteler, operasyonlar, cinayetler, Muhalefet içi kavgalar, Yeni Yargı Paketi
26.10.2025 23 Haziran 2019’da Demirtaş Öcalan’a rağmen, hatta ona inat olarak mı İmamoğlu’nu destekledi?
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı