CHP’de “çifte liderlik” dönemi

23.08.2025 medyascope.tv

23 Ağustos 2025’te medyascope.tv'de yaptığım değerlendirmeyi yayına Gülden Özdemir hazırladı

Merhaba, iyi günler, iyi hafta sonları. 19 Mart süreci Türkiye'de birçok şeyi değiştirdi. Değiştirmeye de devam ediyor ama en çok CHP'yi değiştirdi ve CHP gerçekten 19 Mart'tan çok güçlenerek çıktı. İlk başta bayağı bir yükseldi. Sonra biraz durulur gibi oldu ama temposunu kaybetmiyor. Burada hem parti olarak CHP hem Ekrem İmamoğlu hem de Özgür Özel, bunların her birinin ayrı ayrı rolü var. Biliyorsunuz, ben 19 Mart'tan sonra yaşananları anlamaya çalışırken ve anladığım kadarıyla anlatmaya çalışırken hep ‘‘mucize’’ kavramını kullandım. ‘‘Özgür Özel mucizesi’’, ‘‘Ekrem İmamoğlu mucizesi’’, ‘‘CHP mucizesi’’ dedim. Şimdi biraz daha sakin bir şekilde değerlendirmeye çalışalım. Mucizeler artık normalleşti ve baktığımızda 19 Mart’tan bu yana 5 ay oldu ve şu anda bir durum var. Bu durumu, CHP'nin durumunu en iyi ‘‘çifte liderlik’’ kavramı açıklıyor. Bu bana ait bir kavram değil. Bunu geçen salı Buca'da cezaevinde ziyaret ettiğim arkadaşım Mehmet Ali Çalışkan'dan ilk kez duydum. Tabii duyar duymaz neyi kastettiğini anladım. Çifte liderlik, yani bazen çok basit bir kavramsallaştırmayı birisinin yapması gerekiyor. CHP'de böyle bir durum var.
Özgür Özel ve Ekrem İmamoğlu birlikte CHP'yi taşıyorlar ve özellikle son dönemde esas olarak Özgür Özel taşıyor. Ekrem İmamoğlu ilk günlerde daha fazla içeriden yaptığı değerlendirmelerle, sosyal medya üzerinden yaptığı paylaşımlarla daha çok konuşuluyordu ama şimdi olayı mitingler esas olarak götürüyor. Her mitingde Ekrem İmamoğlu'nun mesajı okunuyor tabii ki ama mitinglere esas damga vuran Özgür Özel'in o güne uygun konuşması oluyor. O konuşmada çok açık meydan okuma da var, daha sakin anlatmalar da var. Ve bütün bunlar CHP'deki büyük bir değişimi bize gösteriyor. İlk başta ne deniyordu: ‘‘Özgür Özel bir emanetçi, lider değil, genel başkan.’’ Şimdi ama Özgür Özel'in siyasi liderliği tescillendi. Fakat burada çok önemli bir husus var. Özgür Özel her seferinde ısrarla, sorulduğunda muhakkak, sorulmadığı zamanda dahi adaylarının Ekrem İmamoğlu olduğunu söylüyor. Aslında burada şöyle bir husus var, çok iyi hatırlıyorum: ilk ‘‘Özgür Özel mucizesi’’ diye yayın yaptığımda çok kişi bana kızmıştı, "Bizim adayımız Ekrem İmamoğlu" demişti ve sanki ben Özgür Özel'i bir aday olarak öne sürüyormuşum gibi düşündüler. Böyle bir şey yoktu, benim ne haddime zaten. Ve Özgür Özel de bütün bu süreç içerisinde, 5 ay boyunca hep buna özel olarak özen gösterdi. Her zaman için Ekrem İmamoğlu'nun adaylığını öne çıkardı. Hep onu vurguladı. Bu seçmende ne kadar karşılık buluyor, bulmuyor bilmiyorum ama Özgür Özel'in buna çok dikkat ettiğini biliyoruz. Düzenli bir şekilde Ekrem İmamoğlu'yla görüşüyor. Özellikle çarşamba mitingler için İstanbul'a geldiğinde mesela, ama onun dışında da gidiyor. Sadece İmamoğlu'yla görüşmüyor. Başka cezaevindeki kişilerle de görüşüyor ama Ekrem İmamoğlu'yla düzenli bir şekilde bir koordinasyon içerisinde çalıştıklarını anlamak çok mümkün ve bir çifte liderlik olayı oluşmuş durumda.
Yani bir anlamda şöyle söyleyebilirsiniz: Ekrem İmamoğlu işin teorisini yapıyor, Özgür Özel işin pratiğini yapıyor. Ama CHP'nin hâlâ, iki gündür yaptığım yayınlarda söylediğim gibi, ki Fatih Altaylı da Özgür Özel'e aynı şeyi sormuş, "Mitingler iyi, güzel ama programınız ne?" Şimdi bir de program hazırlanıyor. Bu programı hem CHP hem de Ekrem İmamoğlu'nun ekibi birlikte hazırlıyor. Orada işte işler biraz karışıyor gibi. Yani bir tarafta Ekrem İmamoğlu'nun Cumhurbaşkanlığı Adaylık Ofisi var, bir tarafta CHP Genel Merkezi var. Bunların nasıl birlikte çalışacakları meselesi var. İki ayrı yapı çalışıp sonra mı bir araya gelecekler, yoksa aslında tek bir yapı mı var? Bunlar biraz karışık mevzular. Fakat burada Mehmet Ali Çalışkan'ın bana sohbetimizde söylediği bir husus çok önemli bence de: CHP'nin adının çok da geride kalmaması gerekiyor. İlk başta şu vardı biliyorsunuz: "Ekrem İmamoğlu CHP'nin değil tüm Türkiye'nin adayı olarak çıksın." CHP dışından da oy alması gerekiyor tabii ki. Dolayısıyla ‘‘CHP'yi çok fazla dillendirmesin’’ yaklaşımı vardı. Ama 19 Mart'tan bu yana CHP'nin gösterdiği performans… Yani dün Sivas'ta 49. mitinglerini yaptılar. Yani düşünebiliyor musunuz, 5 ayda. Dolayısıyla CHP artık saklanılacak, utanılacak bir parti olmaktan çıktı ve dolayısıyla burada bu dengeyi tutturabilmesi gerekiyor. Yani CHP'nin birçok dengeyi tutturabilmesi gerekiyor. Bir, mitinglerde sahada yarattığı hareketliliği aynı zamanda söylemde de hareketlendirmesi, birtakım şeyleri daha somut bir şekilde dile getirmesi, özellikle kararsız seçmeni etkileyecek, kazanabilecek birtakım, ekonomide, sağlıkta, eğitimde ve dış politikada bir şeyler söyleyebilmesi gerekiyor. Orada bir denge önemli. Bir diğer denge de Ekrem İmamoğlu'nun cumhurbaşkanlığı adaylığıyla Özgür Özel'in liderliğini yaptığı CHP'nin dengesini tutturabilmesi gerekiyor.
Şu hâliyle baktığımız zaman bu çifte liderlik CHP'nin en büyük avantajı olarak karşımıza çıkıyor. Düşünün, Adalet ve Kalkınma Partisi'nde Erdoğan'dan başka kimse yok. MHP'de Devlet Bahçeli'den başka kimse yok. Zafer Partisi'nde Ümit Özdağ'dan başka kimse yok, mesela. Böyle bir ortamda Cumhuriyet Halk Partisi çifte liderlikle büyük bir avantaj yakalamış durumda. Tabii burada da şöyle bir soru var: Liderlerden birisinin hata yapması durumunda ne olacak? Burada da işte yine çifte liderliği bir avantaj olarak değerlendirip birisi hata yaparsa ötekisi o hatayı telafi edebilir. Ama kazara birisi hata yapıp ötekisi de onun hatasına katılırsa o zaman o çifte liderlik CHP'yi ummadığı bir yenilgiye doğru sürükleyebilir. Şu hâliyle baktığım zaman, ki kamuoyu araştırmaları da bunu gösteriyor, bu olay tutmuş gibi. Özellikle Özgür Özel'le ilgili şu yaklaşım çok önemli. CHP çok riskli bir yerde, 19 Mart'ta yani bitti bitecek denirken kazanan hâline geldi ve burada Özgür Özel birinci derecede rol oynadı. Bu hepimizi şaşırtmaya devam ediyor. Bir diğer husus da şu: Mitingleri izliyorsanız görüyorsunuzdur, televizyondan ya da sahadan da görebilirsiniz, Özgür Özel iktidarla kavga ediyor ama iktidara oy verenlerle kavga etmemeye özel bir özen gösteriyor. Benzer bir şeyi Ekrem İmamoğlu da yapıyor. Ama bir not da düşmek lazım, ki bu konuyu ayrıca yorumlamayı düşünüyorum; dil çok önemli. Bir ara özellikle Ekrem İmamoğlu'nun yaptığı açıklamalarda "Ya bu Ekrem İmamoğlu Cumhuriyet Halk Partisi'nden mi, yoksa bir sağ partiden mi?" dedirtecek kadar bir dil vardı. Onun biraz aşırı olduğunu söylemek isterim. Yani sonuçta CHP, ne kadardır bilinmez, tartışmalı, ama sol bir parti. Yani siz o merkez sol, artık adı her neyse, oradaki duruşunuzu koruyarak da pekâlâ muhafazakâr kesimlere ulaşabilirsiniz. Sizin muhafazakârlaşmanız gerekmiyor. Ama dediğim gibi bunu belki yarınki yapmayı düşündüğüm yayında ele alırım. Çünkü öteden beri solun dindarlara nasıl hitap etmesi gerektiği konusu başlı başına bir tartışma meselesidir.
Neyse, burada noktayı koyayım ve bugünün ithafına geleyim. Bir spor yazarı, aslında futbol yazarı demek lazım, 2001'de kaybettik: İslam Çupi. Müthiş bir yazardı. Yani futbol yazıyordu ama edebiyatçıydı. Spor deniyor ama daha çok futbol yazıyordu. Edebiyatçıydı yani İslam Bey. Kendisiyle çok tanışıklığım olmadı ama aynı dönemlerde aynı yerlerde çalıştığımız oldu. O bir yazar. Arnavutluk'ta doğmuş, küçük yaşta Türkiye'ye geliyor ve önce bizim Galatasaray Lisesi'nde biraz okuyor. Sonra Vefa Lisesi'ne geçiyor. Gençliğinde bayağı iyi top oynarmış. Sol ayağını iyi kullanırmış, öyle derler. Galatasaray Lisesi'nde kısa süre okumuş olmasına rağmen çok sıkı Fenerbahçeliydi. Hatta bildiğim kadarıyla Fenerbahçe'nin şimdi değişen stadyumunun basın tribününe onun adı verilmişti. Hâlâ öyle olduğunu tahmin ediyorum ve temenni ediyorum diyeyim. Çok böyle birbirimize anlatırdık İslam Çupi'nin yazılarını. Yani bazen ne yazdığını anlamak zor olurdu ama spor sayfaları, ki hâlâ öyle mi bilmiyorum, ben ne zamandır gazete almıyorum açık söyleyeyim, ama bizim zamanımızda gazete alırdık ve çok kişi spor sayfalarından başlardı. O spor sayfalarındaki daha çok futbol ağırlıklı sayfalarda kendini gösteren müthiş bir kişiydi. İmzaydı. Gerçekten çok değerli bir isimdi. 2001'de kaybetmişiz. Yani 24 yıl olmuş. Bana sanki çok yakın bir zamanda hayatını kaybetmiş gibi geliyor. Gençler bilmiyordur ama kitapları var. Hâlâ bulunuyordur diye tahmin ediyorum. Onun yazdıklarını okuyunca bugün, tabii herkesi katmamak lazım, çok iyi spor yorumcuları, futbol yorumcuları ve yazarlar da var ama büyük ölçüde bir vasat ve vasatın altı seyreder. Öteden beri böyledir bu futbol yazarlığı. İslam Bey gerçekten bu noktada bambaşka bir şeydi. Bir nirvana gibiydi. Kendisini saygıyla ve rahmetle anıyorum.
Bitirmeden, lütfen Medyascope'a destek olun. Desteklerinizi sürdürün. Sizlerle beraber bu yolculuğa, 10 yıldır sürdürdüğümüz bu yolculuğa devam edebilelim. Söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
24.08.2025 Devlet Bahçeli benim gibi düşünenleri tekzip etmeye devam ediyor
24.08.2025 Dindarlar ve CHP: Hiç de zor olmayan bir ilişki
23.08.2025 CHP’de “çifte liderlik” dönemi
22.08.2025 Kutuplaşma CHP’nin işine yarar mı?
21.08.2025 Mitingle olmaz mı, miting yetmez mi?
21.08.2025 Gürkan Çakıroğlu: “Cumhur İttifakı ve barış sürecinin geleceği Suriye’ye bağlı”
20.08.2025 Önce PKK mı, Fethullahçılar mı fesholacak?
19.08.2025 Taşıma suyla AKP değirmeni döner mi?
18.08.2025 Hakan Fidan niçin hedefte?
17.08.2025 Öcalan olmadan olmaz mı?
24.08.2025 Devlet Bahçeli benim gibi düşünenleri tekzip etmeye devam ediyor
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı