Kutuplaşma CHP’nin işine yarar mı?

22.08.2025 medyascope.tv

22 Ağustos 2025’te medyascope.tv'de yaptığım değerlendirmeyi yayına Gülden Özdemir hazırladı

Merhaba, iyi günler, iyi sabahlar. Bu sabahki yayınım, dün sabahki yayınımın bir tür devamı gibi. Yine CHP üzerinden konuşmak, birtakım yorumlar yapmak istiyorum. Dün mitingleri ele almıştık, ‘‘Mitingler yapılmalı mı ve yeterli mi CHP için?’’ diye.Ve orada bir nokta var, yani bu mitinglerin CHP'nin tabanını diri tutması anlamında bir anlamı var. Aynı zamanda "yıkılmadım, ayaktayım" diyebilmek ve Türkiye'yi yönetmeye talip olma anlamında bir anlamı var. Ama belli bir yerden sonra bu mitinglerin kendisi ama esas olarak da Özgür Özel'in konuşmaları birinci derecede önemli, CHP açısından. Neden önemli? Kendisine uzak olan kararsız seçmeni etkileyip etkilememe açısından önemli. Son günlerde CHP'nin kurmayı olarak tanımlanabilecek birbirinden farklı isimlerle sohbet ediyorum. Çok ciddi bir çalışma yürüttüklerini biliyordum zaten ve özellikle 19 Mart'la ilgili, 19 Mart'ın ardından bunlar çok daha ciddi bir şekilde yürütülüyor anladığım kadarıyla. Ülke çapında değişik bölgeler, değişik şehirler için ayrı ayrı çalışmalar yaptıkları söyleniyor. Ve burada şu ana kadar görüldüğü kadarıyla, ki bu onlardan duyduklarım şu ana kadar gördüğüm birbirinden farklı kamuoyu araştırmalarıyla belli ölçülerde örtüşüyor, belli ölçülerde. O da şu: CHP 19 Mart'tan sonra belli bir süre içerisinde bayağı bir oyunu arttırdı. Şöyle bir olay var: 2023'ün hemen ardından, yani Kılıçdaroğlu'nun yaşattığı yenilginin ardından CHP'nin oylarında bir düşüş olduğu, daha sonra CHP'de yönetimin değişmesiyle birlikte bir yükseliş trendine girdiği ve nitekim 31 Mart yerel seçimiyle bunun %37'ye kadar vardığı bir dönem yaşadık. Ama sonra CHP'nin oyları inmeye başladı. %30'un da altına indiği söylendi. O sıralarda bir de normalleşme vardı, biliyorsunuz, Erdoğan'la yaşanan normalleşme vardı ve CHP'nin oyları azalmaya başladı. Ama 19 Mart'la birlikte CHP tekrar oy arttırmaya başladı. Ekrem İmamoğlu'nun popülaritesi çok hızlı bir şekilde arttı.
Burada galiba temel husus şu: CHP 19 Mart'a anında cevap verdi. Dik durdu. Bir direniş sergiledi ve bir anlamda Erdoğan'ı yaptığına pişman etti. Erdoğan bunu kabullenir, kabullenmez, ayrı bir husus ama bunu beklemediği ortada. Ve burada CHP kendi örgütünü, tabanını harekete geçirdi ve ona ek olarak muhalefetteki değişik partilere oy vermiş olan seçmenler için de bir cazibe merkezi haline geldi. Anladığım kadarıyla 19 Mart sonrasında CHP'nin oy arttırması, yani ortada seçim yok ama kamuoyu araştırmalarında, yapılan saha yoklamalarında CHP'ye ilginin artmasındaki temel kaynak diğer muhalif partiler. Örneğin İYİ Parti. İYİ Parti'ye 2023'te oy vermiş olan çok geniş bir kesimin daha sonra, özellikle 19 Mart'tan sonra CHP'ye yöneldiği söyleniyor. DEM Parti'den bayağı bir yöneliş olduğu söyleniyor, ki bunu çok fazla şu ana kadar konuşmadık ama bundan sonra konuşacağa benziyoruz. Tabii ki bu yeni çözüm süreciyle beraber işin rengi değişebilir ama şunu da görmek lazım: DEM Parti kamuoyu yoklamalarında son seçimde aldığı oyun epey gerisinde bir yerde gözüküyor ve bunun anlaşıldığı kadarıyla büyük ölçüde CHP'ye yöneldiği gözüküyor ya da kararsız olarak kendilerini ifade ediyorlar. MHP'den de belli bir yöneliş olduğu, AKP'den de belli bir yöneliş olduğu söyleniyor. Ama bunlar çok ciddi yönelişler değil. Çünkü orada bir başka olay var: CHP güçlendikçe, CHP meydan okudukça ve bu meydan okuma sırasında kullandığı bazı söylemler diyelim, başvurduğu bazı söylemler, Erdoğan'ın ve AKP'nin etrafında bir başka mobilizasyonu, hareketlenmeyi yaşatıyor. Yani son dönemde iki partili bir olaydan bahsetmek mümkün: CHP ve AK Parti. Erdoğan bu süre içerisinde kendi etrafında daha önce kendisine oy vermiş olup sonra kararsız kalan seçmenin bir kısmını en azından şu aşamada kazanmışa benziyor. Buradaki temel motivasyonlardan birisi CHP'nin Erdoğan'ı hedef alarak Erdoğan'ı bir şekilde yenme iddiasının çok güçlü bir şekilde çıkması. Dolayısıyla "CHP mi AK Parti mi?" diye sorulduğunda tercihi AK Parti olan ama AK Parti'ye şu ya da bu şekilde değişik konularda eleştirileri olan bazı seçmen gruplarının tekrar bir tür dayanışma refleksiyle AK Parti'ye yöneldiği söyleniyor.
Burada önemli bir husus var: kutuplaşma meselesi. Şimdi nasıl bir üslup? Şimdi bakıyoruz, 19 Mart'tan bu yana yapılan çıkışlarda, Özgür Özel'in özellikle ve tabii ki Ekrem İmamoğlu'nun da cezaevinden yaptığı açıklamalarda Erdoğan'ı doğrudan hedef alan ‘‘darbe, cunta’’ gibi söylemler var, bunu biliyoruz ve bir hesap sorma söylemi var. Anladığım kadarıyla CHP için kamuoyu araştırmaları yapan kesimler, bunların CHP'ye uzak seçmende iyi intiba bırakmadığını saptamışlar. Yani diyorlar ki, ‘‘Bu kadar sert bir üslupla kazanabileceğimiz seçmeni kazanamayabiliriz’’ gibi bir saptama var. Buna karşılık mesela yapılanın hukuk dışı olduğu, sandığın önemli olduğu, sandıktan vazgeçilemeyeceği ya da 19 Mart'ın çok ciddi ekonomik sonuçları olduğu ve bu ekonomik sonuçların bedelini halkın ödediği gibi söylemlerin, çıkışların daha geniş kitlelerde yer bulduğunu saptamışlar. Bu çok önemli bir mesele. Yani Erdoğan karşıtlığı sizin birtakım kesimlere ulaşmanızı sağlıyor; ama ulaştığınız bu kesimler sizi tek başına iktidar yapmayabilir ya da güçlü bir şekilde iktidara talip olmanızı ya da cumhurbaşkanı adayınızın kazanmasını sağlayamayabilir. Dolayısıyla mümkün olduğu kadar Cumhur İttifakı'na oy vermeye yönelmiş olan insanları da çelmesi gerektiği konusunda bir görüş birliği oluşmuş durumda CHP'de ve bunun için de birtakım şeyler çalıştıklarını duyuyorum.
Nitekim çarşamba akşamı Üsküdar'daydım. Başka mitinglerde de oluyor ama Üsküdar'da özel olarak gördüm ki Özgür Özel, AK Parti seçmenine, AK Parti üyelerine yönelik "Size dokunmayacağız" mesajlarını uzun uzun dile getirdi. Burada belli ki bir tür tedbir alınıyor. Yani rövanşist bir üslubu… Tabanda rövanşizm talebi var. Yani iktidara gelince herkesten hesap sorma gibi bir beklenti tabii ki var, bu var ama yöneticilerin, parti yöneticilerinin, özellikle Özgür Özel'in ve Ekrem İmamoğlu'nun bu konuda daha dikkatli bir dil kullanması, CHP'nin çalışılmış bir stratejisi gibi geliyor bana. Çünkü kutuplaşmanın bir dozu var. Yani sizin kendi tabanınızı ve iktidar karşıtı kesimleri harekete geçirmek için belli bir meydan okuyuşu dillendirmeniz gerekiyor. Ama Türkiye bunlardan ibaret değil, bu kesimlerden ibaret değil. Dolayısıyla diğer kesimleri de ürkütmemek gerekiyor. Yani CHP kutuplaşma konusunda olabildiğince dikkatli olmaya çalışıyor. Becerebiliyorlar mı bilemiyorum, ama şu ana kadar yapılan araştırmalarda benim anladığım kadarıyla çok umulmadık yerlerde CHP'ye yönelik ilgiler var. Nitekim 31 Mart seçimlerinde CHP Adıyaman'da, Kastamonu'da, Kütahya'da, Afyon'da, hiç kazanamaz denen birçok yerde, galiba Kırıkkale de vardı, başka birçok yerde seçim kazandı. Bunların hepsi, CHP'deki değişim iddiasının belli bir karşılık bulduğunu bize gösteriyor. Bu coğrafyalar CHP'nin aslında çok da güçlü olmadığı coğrafyalar. Ama şimdi CHP'nin yabancı olduğu, geri planda kaldığı, mesela Güneydoğu'da bayağı bir çıkış yaptığı söyleniyor CHP'nin. Ama bunları sürekli kılabilmek için o dile, özellikle kutuplaşma derken sadece iktidara yönelik değil, mesela Güneydoğu'da belli bir ivmeyi yakalamış olan CHP'nin Kürt meselesi konusunda da diline çok dikkat etmesi gerekiyor. Nitekim şu ana kadar bu konuda başarılı bir performans sergilediler. O kadar baskıya rağmen komisyona girdiler. Bütün bunlar CHP'nin Kürtler nezdinde de belli bir popülarite kazanmasını sağlıyor. Ama öte yandan şöyle bir olay var: özellikle ekonomik nedenlerle bu iktidardan memnun olmayan ama siyasi ideolojik nedenlerle kendilerini bu iktidara yakın hisseden kesimlerden birtakım şeyleri kopartabilmesi gerekiyor CHP'nin, bir mutlak başarı elde edebilmesi için. Onun için onları ürkütmemesi, onların önem verdiği birtakım kişilere, kurumlara, değerlere yönelik diline dikkat etmesi gerekiyor. Dolayısıyla ‘‘sıfır kutuplaşma’’ diye bir şey olamaz Türkiye gibi bir ülkede; ama olabildiğince dikkatli ve kontrollü bir kutuplaşmayı tercih etmesi halinde, bunu hayata geçirebilmesi halinde CHP'nin başarı şansının daha yüksek olduğunu söylemek mümkün.
Bugün yayını bundan 55 yıl önce hayatını kaybetmiş bir müthiş şarkıcıya ithaf etmek istiyorum: Janis Joplin. 27 yaşında aşırı dozdan, eroinden öldüğü söyleniyor ama 27 yaşına kadar 3 tane albüm bırakmış geride. 1969 Woodstock Festivali'ndeki performansı hâlâ dillerde olan olağanüstü bir yetenekmiş. 27 yıla çok şey sığdırmış. Ben onu, tabii onun ölümünden sonra keşfettim ve hâlâ her dinlediğimde tüylerim diken diken olur. Rock denince yani çok anladığım şeyler değil bunlar ama her insan gibi ben de arada müzik dinliyorum ama Janis Joplin'in sahne performansları, videolarını izlediyseniz bilirsiniz, çok etkileyici, çok etkileyici. Yani böyle bambaşka bir şey. "Bu dünyanın insanı değil sanki" diyebileceğiniz birisi ve zaten çok erken yaşta hayatını kaybetmiş bir efsane. Gerçekten bir efsane. Bilmeyenlere özellikle tavsiye ederim ama bilmeyen herhalde yoktur diyorum. Janis Joplin'i gerçekten büyük bir hayranlıkla ve takdirle burada bir kere daha anmak istiyorum.
Bitirmeden, Medyascope'a destek olmanızı rica ediyorum. Medyascope web sayfasına abone olabilirsiniz. Patreon'dan destek verebilirsiniz ya da YouTube ‘‘Katıl’’dan destek verebilirsiniz. Bizim YouTube kanalımıza abone olabilirsiniz. Yapabileceğiniz çok şey var. Yaptığınız çok şey var. Yaptıklarınız ve yapacaklarınız için şimdiden çok teşekkürler. Söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
24.08.2025 Devlet Bahçeli benim gibi düşünenleri tekzip etmeye devam ediyor
24.08.2025 Dindarlar ve CHP: Hiç de zor olmayan bir ilişki
23.08.2025 CHP’de “çifte liderlik” dönemi
22.08.2025 Kutuplaşma CHP’nin işine yarar mı?
21.08.2025 Mitingle olmaz mı, miting yetmez mi?
21.08.2025 Gürkan Çakıroğlu: “Cumhur İttifakı ve barış sürecinin geleceği Suriye’ye bağlı”
20.08.2025 Önce PKK mı, Fethullahçılar mı fesholacak?
19.08.2025 Taşıma suyla AKP değirmeni döner mi?
18.08.2025 Hakan Fidan niçin hedefte?
17.08.2025 Öcalan olmadan olmaz mı?
24.08.2025 Devlet Bahçeli benim gibi düşünenleri tekzip etmeye devam ediyor
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı