Dalga dalga fiyasko

30.04.2025 medyascope.tv

30 Nisan 2025’te medyascope.tv'de yaptığım değerlendirmeyi yayına Gülden Özdemir hazırladı

Merhaba, iyi günler. Size İstanbul Büyükşehir Belediyesi İmar ve Şehircilik Dairesi Başkanı Ramazan Gülten'in emniyet ifadesinden bir bölüm okumak istiyorum, yayına öyle başlamak istiyorum. ‘‘Ben asla suç işlemedim, bunu aklımın ucundan geçirmem bile söz konusu değildir. Eşim kritik bir gebelik süreci içerisinde yer almaktadır. Bu konuyla ilgili doktor raporları avukatlarım tarafından savcılık dosyasına sunulmuştur. Haksız ve hukuka aykırı olarak nitelendireceğim gözaltı sürecinin sonlandırılmasını ve bir kritik süreçte desteğime ihtiyacı olan eşimin yanına dönmek için serbest bırakılmamı talep ediyorum’’ demiş ve tutuklandı. 16 tutuklanan kişiden birisi Ramazan Gülten. Aynı ifadeden beni gerçekten çok etkileyen başka bölümler okumak istiyorum: ‘‘Ben meslek namusunu her şeyin üstünde gören, ne kendim ne de ailemin kursağından tek bir haram lokma geçmesine asla izin vermeyecek karakterde bir cumhuriyet çocuğuyum. Ailem ve ben yokluk içerisinde büyüdük, zorluklar içerisinde eğitim hayatımı sürdürdüm. Bütün bunların hepsini bu ülkenin ve cumhuriyetin bana sunmuş olduğu bir nimet olduğunun farkında olarak hayatımı sürdürdüm. Hiçbir zaman ne kendi adıma ne de baba evime gölge düşürecek, ileride çocuklarımın utanmasına neden olacak bir iş ve işlem asla gerçekleştirmem.’’ Bir insan başka ne söyleyebilir? ‘‘Liyakat sahibi olduğum takdirde ülkemde en iyi yerlere geleceğimi gözeterek hareket ettim. Anadolu'nun yoklukla anılan bir yerinden çıkıp üniversite okuyup İstanbul Büyükşehir Belediyesi gibi bir kurumda görev alabildiysem, bu ahlaki ve etik değerlere uygun hareket etmemden dolayıdır.’’ Şimdi ikinci operasyon yapıldı, ilki 19 Mart, şimdi ikinci operasyon, ‘‘dalga’’ diyoruz bunlara ve bu operasyonlar sayesinde biz İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde kimlerin çalıştığını görüyoruz. Bize bunlar kötü gösterilmek isteniyor ama biraz meraklıysanız, biraz yakından baktıysanız bunların içlerinde ne kadar değerli insanlar olduğunu görüyorsunuz. Ben Ramazan Gülten'i tanımam etmem, ilk defa adını burada duydum ve gerçekten kendisine inandım, inanmamam için hiçbir neden yok, çünkü bu samimiyeti yalanla üretemezsiniz. Benzer bir şekilde eski genel müdürü de öyleydi, ona ev hapsi kararı verdiler, bir dizi sağlık sorunu var. 16 kişi tutuklandı, içlerinden birisi o kamerayı kapatan güvenlik görevlisi. Niye tutuklanmış olabilir, yani kamera kapatmak diye bir suç mu var? Belli ki kendisinden istenen ifadeyi alamamışlar. O tutuklandı. Kültür AŞ'den 5 ya da 6 kişi tutuklandı; genel müdür yardımcıları, reklam müdürü, reklam yardımcısı, Kültür AŞ'nin içerisinde bir birim daha. Bunlar nasıl tutuklanıyor? Genel Müdür tutukluyken verdiği, etkin pişmanlıktan yararlanmak için verdiği ifadeyle ev hapsine çıktı. O çıktı, yerine kendisinin altındaki 5 ya da 6, galiba 5 ya da 6 kişi tutuklandılar. Bu da ayrı bir not olarak tarihe geçti. Bakıyorsunuz, sıfıra sıfır elde var sıfır. Şimdi iktidar yanlısı medyada çok ciddi bir şekilde, kimi zaman açık, kimi örtülü bir şekilde iktidarın siyasetçilerine birtakım eleştiriler yöneltiliyor. Niçin yöneltiliyor? Yeterince Ekrem İmamoğlu'na saldırmıyorlar ve bu operasyonlara sahip çıkmıyorlar diye. Açık söyleyeyim, bu operasyonlar öyle kolay kolay sahip çıkılabilecek operasyonlar değil. Yani Ekrem İmamoğlu'nun yolsuzlukla alakası olabileceğini düşünen bir AK Partili bile, bu ortaya saçılanlarla, verilen, yapılan, servis edilen bilgilerle, rakamlarla açıkçası buna sahip çıkma cesaretini kendilerinde göremiyorlardır. Çünkü fiyasko. İlki öyleydi, ikincisi öyle, üçüncüsü de olabilir, devamı gelebilir. Bir zamanlar şöyle şeyler olurdu, hâlâ var mı bilmiyorum, radyolarda bizim çocukluğumuzda kar nedeniyle yollar kapanıyor, kurtarma ekibi gidiyor ama kurtarma ekibi de yolda kalıyor ve kurtarma ekibini kurtarmaya başka bir ekip gidiyor. Burada da birilerini tam anlamıyla tasfiye etmek için bir operasyon yapılıyor. Birinci dalga, o birinci dalga yetmeyince ikinci dalga yapılıyor. İkinci dalgada gelenlerin içerisinde bildiğimiz kimse yok, ancak şöyle biliyoruz: Ekrem İmamoğlu'nun Özel Kalem Müdüresi, Murat Ongun'un eşi ya da Ekrem İmamoğlu'nun eşinin kardeşi gibi biliyoruz. Çok sayıda Ramazan Gülten gibi ya da Kültür AŞ'dekiler gibi ya da İSKİ'dekiler gibi ya da Zabıta Müdürlüğü'ndeki gibi isimler var ama bunların hiçbirisi kamuoyunun bildiği isimler değil. Buradan da hiçbir şey çıkmadı. Ortada işte bir jammer meselesi ve bir de kapatılan kamera meselesi var ki onlarla ilgili de CHP'liler açıklamalar yaptılar. Onların dışında ortada hiçbir şey yok. Toplanan paraların miktarı vesaire, bunlarda da "vay be" dedirtecek hiçbir şey şu ana kadar ben görmedim. Görenler varsa lütfen bana iletsin.
Niye böyle oluyor? Bakın, Türkiye'de 17-25 Aralık sürecinde operasyonlar oldu, doğrudan iktidara yönelik operasyonlar oldu. Fethullahçılar, Fethullahçı polisler ve yargı mensupları iktidarın en önemli isimlerine operasyonlar yaptılar. Ortalıkta bir yığın belge, görüntü, ses kaydı vardı. Bunu o tarihte Fethullahçılar iktidara yaptılar. Sonuçta ne oldu? Bütün dosyalar kapandı ama hâlâ o dönemdeki birtakım kavramlar, birtakım görüntüler, şunlar bunlar akıllarda yer etti ve kapandı olay. Ne dendi? Komplo dendi, şu dendi, bu dendi. Ama çıkanların, onların servis ettiği… İki kanaldan yapıyorlardı biliyorsunuz: Birisi yasal yollarla yapılan teknik takip, şu bu, onları polis, yargı veriyordu; bir de Fethullahçıların gizlice yaptıkları birtakım takipler, dinlemeler. Onları da el altından sosyal medya üzerinden sızdırıyorlardı ve Türkiye orada bir bombardımana tutuldu. Ama sonuçta olay kapandı gitti. Şimdi iktidar, muhalefete bir operasyon yapıyor. Yani zamanında iktidara yapılmış bir operasyondan bahsediyoruz ve ortadaki malzeme... Ve şimdi bakıyoruz, iktidar muhalefete, muhalefetin en önemli yeri olan İstanbul Belediyesi'ne operasyon yapıyor. Belli ki bu konu çok önemli ve yıllardır düşünülen bir şey. Belki de 2019'da Ekrem İmamoğlu'nun ilk seçildiği andan itibaren bunun hazırlığı yapılmış belli ki; takip etmeler, şunlar, bunlar... Ve aradan geçen bunca süre içerisinde şu anda önümüze gelen şeyler gerçekten hiç... Yani şimdi, ‘‘Görmediniz mi, buna rağmen hâlâ nasıl savunuyorsunuz?’’ falan diye bazen sosyal medyadan birileri bir şeyler paylaşıyor, bakıyorum, paylaştıkları şeylerde de hiçbir şey yok. Yani burada, daha önce de söyledim, bir kere daha söylüyorum; burada 19 Mart ve sonrasında yolsuzluğa batmış gibi gösterilmek istenen İstanbul Büyükşehir Belediyesi bu operasyonlar sayesinde aklanıyor. Herhalde Ekrem İmamoğlu paralar dökse, bütün halkla ilişkiler şirketlerini vesaireyi kullansa bu kadar başarılı olamazdı. Gerçekten çok garip bir durumla karşı karşıyayız. Bir iddiaya göre, ki iktidara yakın bir medya kuruluşu, devlet içinde sızıntılar olduğu ve bu nedenle bu operasyonların o kadar etkili olmadığı söyleniyormuş ve bunlar çok önemli şeyler değil, olabilir. Yani, ‘‘MASAK raporları yetersiz’’ falan diyorlar, ama MASAK raporu hep yeterli olsa ne olacak? Birtakım gizli tanıklar, ki onların verdiği ifadeleri gördük, büyük bir kısmı "duydum ki", "söyleniyor" vesaire şeklinde. Kim oldukları bilinmiyor ama verdikleri ifadelerden de çok da muteber ve olayların içinden insanlar olmadığı anlaşılıyor. Şu söyleniyordu: ‘‘Gözaltına alınanlar, tutuklananlar içerisinde insanlar pişmanlıktan yararlanmak için sıraya girdiler’’ diye bir propaganda yapıldı. Bir tane çıktı şu ana kadar etkin pişmanlıktan yararlanan. Ve yaptığımız yayında da söylediler, CHP’nin İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik ve Özgür Özel de söylüyor biliyorsunuz; cezaevindeki insanların özel olarak tekrar çağrılıp pişmanlıktan yararlanmaları için kendilerine telkinlerde bulunulduğu söyleniyor, çalışılıyor, olmuyor. Bir de böyle bir durum var. Yani şimdi, genel müdürü etkin pişmanlıktan yararlanan bir kurumun genel müdür yardımcıları hiçbir şekilde bu iddiaları kabul etmiyorlar ve genel müdürün ifadesini yalanlıyorlar. Yani tam anlamıyla bir fiyasko. Ama fiyasko olması bunların biteceği anlamına gelmiyor; bu kişilerin, tutuklanan kişilerin serbest bırakılacağı anlamına gelmiyor. Ve şöyle bir olay var tabii, mesela Osman Kavala örneği var, Selahattin Demirtaş örneği var, şimdi Ayşe Barım örneği var. Bu insanlar yıllardır boş yere hapislerde tutuluyorlar. Bunlar da tutulabilir. Fakat burada çok farklı bir olay var. İşte burada değişen şu: 19 Mart'tan itibaren bir toplumsal muhalefet var ve CHP'nin bu toplumsal muhalefeti bayağı becerikli bir şekilde yönetmesi var. Selahattin Demirtaş'ın tutuklanmasından sonra onlara yönelik, cezaevine atılan HDP'lilere yönelik çok ciddi protestolar yaşanmadı. Osman Kavala keza öyle, kendi kaderine terk edildi ve o da zaten çok büyük hareketler olsun diye, o ve yakınları diyelim, çok da bir çabaya girmediler. Ayşe Barım olayında sanatçılar kendisine sahip çıkmadılar. Tek tük istisnalar muhakkak var ama o kadar tanıdığı, ettiği insanlar, ‘‘Ya 12 yıl sonra nereden çıktı bu iş şimdi?’’ demediler. 30 yıl isteniyormuş, 100 sayfayı aşkın iddianame var ve iddianamede hiçbir şey olmadığını konuya hâkim olanlar söylüyorlar. Ama neden içeride tutabiliyorlar? Çünkü oradan bir tepki gelmiyor. Tepki gelmediği müddetçe herkesi bir şekilde tutabiliyorlar. Ama bu sefer olay böyle değil. Mesela bu sabaha karşı bu tutuklamalar oldu, 16 tutuklama. Bu akşam Başakşehir'de CHP'nin mitingi var, 20.30'da, geç bir saatte, hafta içi geç bir saatte ve İstanbul'un bir ucunda, öyle söyleyelim. Ama geçen sefer yaptıkları da İstanbul'un başka bir ucundaydı, Beylikdüzü'ndeydi. Epey büyük bir kalabalığı toplayabilmişti CHP. Şimdi hem tabii ki bu dalgaya hem de Kanal İstanbul'a cevaben bir miting düzenlenecek. Bakalım göreceğiz. Yani en azından şunu söyleyebiliyoruz ki burada dalgalar gelse de dalgalara da bir dalga şeklinde muhalif tepki de çıkıyor. Yapanın yanına kâr kalmıyor. Yani ‘‘Ben yaptım oldu’’ diye kapanamıyor. Ve bu arada da şunu görüyoruz, dün Hatem Ete ile yaptığımız yayını izleyenler görmüştür; kamuoyu araştırmalarında CHP, AK Parti'nin birkaç puan önünde birinci parti olarak gidiyor ve CHP'nin 31 Mart 2024’teki oy oranını yakalama ihtimalinden bahsediliyor. %37’ydi. Bu gerçekten yapanın yanına kâr kalmadığını gösteriyor. Ya bunun telafisi için 3. dalga, 4. dalga diye devam edecek, ya bunlar frene basılıp yeni dalgalar olmadan olay unutulmaya terk edilecek ya da hem frene basıp hem de geri vitese takıp burada tutuklanmış olan insanların bir şekilde özgürlüklerine kavuşmalarının kapıları aralanacak. Çoğunlukla bakıldığı zaman “sonuna kadar gider” diyenler var, yani ‘‘gaza basmaya devam edecek iktidar’’ diyenler var. Fren diyenlerin sayısı da az değil. Mesela dün Hatem Ete öyle düşünüyordu, artık çok fazla üstüne gitmeyip zamana yaymak diye. Ben geri adım bekleyenlerdenim. O geri adımı atmak zorunda kalacak siyasi iktidar diye düşünüyorum. Bakalım ne olacak? Ama her halükarda, tekrar başa dönelim: Ramazan Gülten gibi iyi insanların böyle heder edilmesine sessiz kalmak çok acı verici. Umarım ilk fırsatta özgürlüklerine kavuşurlar. Ramazan Bey de zorlu hamilelik sürecindeki eşinin – ki o da bildiğim kadarıyla İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde çalışıyor – yanında olur. Söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
04.05.2025 Kürtler bu iktidara niçin ve nasıl güvensin?
04.05.2025 Necati Özkan ile söyleşi: “Millet ile devletin karşı karşıya geldiği her durumda kazanan millet olur”
04.05.2025 Erdoğan 19 Mart gibi vahim bir hatayı neden yaptı?
03.05.2025 "Heybede duran büyük turplar" ne zaman dökülecek?
01.05.2025 Prof. Evren Balta ile söyleşi: Dünyada ve Türkiye'de otoriter rejimlerin geleceği
30.04.2025 Dalga dalga fiyasko
29.04.2025 Sahiden hepimiz aynı gemide miyiz?
29.04.2025 Zafer Partisi ve Ümit Özdağ realitesi
27.04.2025 Türkiye Venezuela olur mu?
23.04.2025 Transatlantik: İran'la nükleer müzakere | Harvard Trump'a direniyor
04.05.2025 Kürtler bu iktidara niçin ve nasıl güvensin?
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı