Nedir şu Fethullahçılardan çektiğim!

16.06.2025 medyascope.tv

16 Haziran 2025’te medyascope.tv'de yaptığım değerlendirmeyi yayına Gülden Özdemir hazırladı

Merhaba, iyi günler, iyi haftalar ve tabii ki iyi sabahlar. Bıkmış olabilirsiniz ama ben bıkmıyorum. Bu bir fikri takibi yayını olacak. Fethullahçılar… Malum, Profesör Gökhan Bacık Medyascope'ta bir yazı kaleme aldı ve Fethullahçıların da, bu şebekenin de, onun tabiriyle cemaatin, kendisini feshetmesi gerektiğini söyledi. Başka yazılar da çıktı, yayınlar yaptık ve bunu ısrarla dile getirdik. Bu durum, Fethullahçıların yurt dışındaki lider kadrosunda bir paniğe yol açtı ve bir karşı saldırıya geçtiler. Şimdi bana sürekli yurt dışından arkadaşlarım bir şeyler söylüyor, birtakım linkler yolluyorlar ama bu linklerin büyük bir kısmını ben açamıyorum çünkü VPN gerekiyor. Bunların hesapları yasaklı oluyor, erişim engelli oluyor ve VPN'le de uğraşacak halim yok. O zaman diyorum ki, ‘‘Bana ekran görüntüsünü yollayın’’ ve onları yolluyorlar. Bazıları çok uzun yazılar, bir tanesi çok uzun bir yazıydı. Eminim bunu yazan kişi, kim olduğunu az buçuk biliyorum, büyük bir ihtimalle yapay zeka ile yapmış çünkü yapay zekanın birtakım şeyleri var, biliyorsunuz artık, kullananlar bilir, o formatlara uygun. Yani böyle teknolojiye de başvuracak şekilde çağa ayak uyduranlar diyeceğim ama insana gülme geliyor. Orada tamamını okuyamadım çünkü çok yorucuydu ve bana yönelik, bana ve bu tartışmaya dahil olanlara yönelik acayip acayip şeyler var. Ama videolar kolay, videolara ulaşmakta sorun yok. Bir video yolladılar, kim bunlar diye baktım. Birisi, zamanında, Fethullahçılığın en güçlü olduğu zamanda bürokrasi imamı. Bürokrasi imamı ne oluyor? Bürokratsınız siz, çalışıyorsunuz ediyorsunuz bir yerde, Maliye Bakanlığı’nda ya da başka bir yerde, orada amirleriniz var, onlara hesap veriyorsunuz, onlar sizi denetliyor; ama bir de öte tarafta şebekenin imamı var. O da bu şahıs mesela. Normal işi akademisyenlik ama aynı zamanda bürokrasi imamı. Ondan sonra bir baktım bir başkası çıktı; bu diğerini birkaç kişi birlikte yapmışlar. Bir başkası çıktı tek başına, ona baktım, o da jandarma imamı. Yani bütün imamlar işini gücünü bırakmış, Medyascope'la, benimle ve bu tartışmaya dahil olanlarla uğraşıyorlar ve neler neler söylüyorlar. Yani aklınız almaz. Ve insan diyor ki, ‘‘Ya bu insanlar, yani bürokrasi imamı, yani ülkenin jandarmasını bir şekilde yönetmiş bir adam çıkmış konuşuyor. İyi ki bu ülke ayakta kalmış’’ diyorsunuz. Ne kadar kaldığı ayrı bir tartışma konusu ama… Bir de bu hareket, yani bu muymuş, bunlar mıymış? Peki ne yapıyorlar şimdi? Şimdi içeride, içeride derken Türkiye'de insanlar var, bunların bir kısmı hapiste, bir kısmı çıktı, mağdur, çoğu KHK'lı. Ki KHK'lılarla ilgili yaptığımız yayınlar da onları çok rahatsız ediyor. Çünkü çok açık söyleyeyim, ekmekleriyle oynuyoruz. Nasıl ekmekleriyle oynuyoruz? Çünkü o KHK meselesi, Türkiye'deki mağduriyetler onların dışarıdaki iktidarının sigortası. Burada birileri mağdur olacak ki onlar da oralarda birtakım propagandalar yapsınlar, varlıklarını sürdürsünler, para toplasınlar, şu olsun bu olsun ve tabii bir de laf olsun. Ne şekilde? İşte Türkiye'ye yönelik eleştiriler… Bu eleştirileri yaparken de tabii ki o mağduriyetleri kullanacaklar. Cezaevlerindeki bebekler, intihar edenler, kaçmaya çalışırken boğulup ölenler; onların hepsinin sermayesi olmuş durumda. Çok acı bir olay var ama böyle. Ve yurt dışında da çok sayıda kişi aslında buradan kopmak istese dahi kopamıyor çünkü gidecek yeri yok. Kimsenin kendilerine sahip çıkamayacağını düşünüyor, ki Türkiye'de böyle. Geçen yaptığımız Doçent Fatma Zehra Fidan yayını bunu çok net gösterdi. Zehra Hanım bu konuya çok yoğunlaşmış bir sosyolog ve o yaşanan sivil ölümün Türkiye'deki örneklerini anlattı. İnsanların nasıl bir damga yediklerini, en yakınları tarafından dışlandıklarını, iş bulamadıklarını anlattı. Bunun bir diğeri pekala dışarıda da yaşanabilir. Böyle bir sarmal var ve bu sarmal neyi sürdürüyor? Bu yapının varlığını sürdürüyor. ‘‘Şimdi bu yapının varlığı sürünce ne oluyor?’’ diyeceksiniz. Ne oluyor? Tamam, sürüyor, diyelim ki Fethullahçı hareketin şimdiki lideri Ali Veli Hüseyin. Ne geçiyor ellerine? O kadar çok şey geçiyor ki. Normal şartlarda bu insanlar en fazla emekli maaşıyla evlerinde gazetede bulmaca çözmeleri gereken insanlar ya da artık gazete bulmacası kalmadı, bu boomer lafı oldu ama işte artık neyse, yani evlerinde televizyonlarda sabah kuşaklarını izleyecek olan insanlar; ama burada şimdi çok ciddi imkanlar var, para var. Bu parayı nasıl harcıyorlar bilmiyorum ama para var. Bu her yerde olduğu gibi bu tür yapılarda, devletlerde de böyle bu yapılarda da böyle. Yılların yatırımı var. Fethullah Gülen'in önce İzmir'de başlayan, sonra tüm Türkiye'ye yayılan, sonra Orta Asya Cumhuriyetleri, Balkanlar falan derken tüm dünyaya yayılmış bir şebeke var. Bu şebekenin okulları var, şirketleri var, vakıfları var ve burada çok ciddi bir mal varlığı var. Şöyle söyleyeyim; bu mal varlığının zekatı Türkiye'deki mağdurların geçimine yeter. Dolayısıyla bu musluğun başından kalkmak istemiyorlar ama bunun için de yapacak çok fazla bir şeyleri de yok. Yani bir şeyler üretebilmeleri, bu yapıyı ayakta tutabilmeleri… Yani şunu söylüyorlar, işte rüyalar görüyorlar; bir gün Türkiye'ye dönecekler, Türkiye'de her şey güllük gülistanlık olacak filan. Buna kim nasıl inanır? Hele Türkiye'de yaşayanların böyle bir olayı artık yok. Bu yapı artık Türkiye'de defterden silindi. Yani bunlar geri gelecek, tekrar güç kazanacak, tekrar okullar açacaklar, insanlar zeki çocuklarını buraya yollayacak, iş insanları bunlara sürekli bağışta bulunacak… Bu defter kapandı artık. Burada bu yapı herkes tarafından bilindi, uzak durulması gereken bir yapı olarak görülüyor. Kendisini lağvetmesi lazım. Ama dediğim gibi dünyevi gerekçelerle, uhrevi yalanlarla bu yapı sürdürülmek isteniyor ve buradan birileri kalkıp da bunları dile getirdiği zaman hop oturup hop kalkıyorlar. Bu yapının en çok korktuğu kavramlardan birisi ‘‘sivil’’ kavramı. Sivil; yani resmi olmayan, yani topluma seslenen, toplumla gelen ya da toplumun içerisinde olmaya çalışan. Bunların her bir lider kadrosu, Fethullah Gülen başta olmak üzere, toplumu hep bir şekilde suistimal edilecek, insan devşirilecek, kadro devşirilecek bir yapı olarak gördüler. Çünkü hedefleri devletti, iktidardı. Devleti ele geçirince ne geçecekti ellerine, çok emin değilim. Geçiremediler o ayrı, iyi de oldu geçiremedikleri. Ama şimdi karşılarında sivil insan görünce kabullenemiyorlar. Mesela birileri kalkıp, ‘‘Bu cemaat denen yapı artık eskidi, gitti, hiçbir anlamı kalmadı, kendini feshetsin, herkesi salsın, herkes de kendi bildiği yola gitsin’’ dediği zaman, bunu bir görüş olarak, kamu yararına bir görüş olarak dile getirdiği zaman bunlar bunu hemen damgalama yoluna gidiyorlar; ‘‘Vay efendim, şu merkezden gelen şu operasyonun aparatları…’’ vesaire. Ya ne alakası var kardeşim? Siz böyle değilsiniz diye başka insanlar hakikaten özgür bir şekilde düşündüklerini söyleyemezler mi, bir kamusal tartışma başlatamazlar mı? Mesela KHK meselesi. KHK meselesini gündeme getirmek ya da gündemde kalması için çaba sarf etmek bir gazeteci için çok normal bir şey, hele biraz da vicdanı varsa, toplum yararını düşünüyorsa iyi bir şey, yapması gereken bir şey. Niye bu kadar az insan bunu yapıyor, açıkçası anlamıyorum diyeceğim ama anlıyorum, insanlar korkuyorlar daha çok. Ya devletten korkuyorlar ya da bu yapı tarafından suistimal edilmekten korkuyorlar. Ama bu çok basit bir şey. Bu yapıyı bypass edeceksiniz, doğrudan insanlara sesleneceksiniz, doğrudan mağdura sesleneceksiniz. O kadar çok insandan, yurt içinden ve yurt dışından tepki geliyor ki, teşekkür geliyor ki. Öykülerini anlatıyor insanlar, çünkü hiç bunu görmemişler. Devlet bir tarafta, bir tarafta bu şebeke. Bu iki iktidarın arasında sıkışıp kalmışlar ve kimse onlara bir birey olarak, özne olarak seslenmemiş. İşte bu konuda bir adım attığımız zaman çok ciddi karşılıklar gördük ve bu karşılıkları görmemiz de bu kişileri kudurtuyor. Evet, kelime bu yani, kuduruyorlar, kudursunlar. Uğraşıyorlar, uğraşsınlar. Şunu söyleyeyim, yani açıkçası bu kadar büyüksünüz, bu kadar küreselsiniz vesairesiniz, başka işiniz mi yok kardeşim? Gidin başka işlerle uğraşın. Niye yani, iki yazı yazdık, iki tane yayın yaptık, niye bu kadar panikliyorsunuz? Bırakın, bizi rahat bırakın, biz böyle kendi köşemizde oynayalım diyeceğim ama demiyorum, çünkü bu yapıyı biliyorum, çünkü altlarındaki halı çekildi. Beter olsunlar.
Bu yayını sevgili arkadaşım Ahmet Şık'a ithaf ediyorum. Ben ‘‘Neler çektim’’ dedim ama Ahmet'e çok çektirdiler biliyorsunuz ama Ahmet ilk andan itibaren susmayacağını söyledi, ‘‘Dokunan yanar’’ dedi, sonra da ‘‘Yansak da dokunacağız’’ dedi ve çok düzgün bir duruş sergiledi ve daha önemlisi 15 Temmuz darbe girişiminin ardından yapılan OHAL uygulamaları karşısında da mağdurun yanında, mağdur edilen insanların yanında duruş sergiledi. İşte doğru duruş bu, sivil duruş bu, Fethullahçıların hiç hazzetmediği. Çünkü Fethullahçılar, Fethullah Gülen Türkiye’de bir antikomünizm, komünizmle mücadele projesinin bir devamıdır. Solculuk böyle bir şey. Ayrılar ayrı yerde, aynılar aynı yerde. Ben Ahmet'le yan yana duruyorum. Onlar ne halleri varsa görsünler. Evet, söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
22.06.2025 “Öcalan Kürtleri satıyor” koalisyonu
20.06.2025 Özel mi, Erdoğan mı? Kim daha önce pişman olacak?
19.06.2025 Öcalan niçin İsrail’in karşısında, Ankara’nın yanında?
18.06.2025 “İç cepheyi tahkim”e İmamoğlu, Demirtaş ve diğer siyasi tutsakları tahliye ederek başlayabilirsiniz
17.06.2025 Ekrem İmamoğlu’nun duruşu
16.06.2025 Nedir şu Fethullahçılardan çektiğim!
15.06.2025 Öcalan’ın İsrail ile, İsrail’in Öcalan ile ne alıp veremediği var?
15.06.2025 İran’ın yanında, rejiminin karşısında
14.06.2025 Erdoğan CHP’yi yeniden istediği kıvama getirebilir mi?
13.06.2025 Gaziosmanpaşa’nın gösterdiği AK Parti realitesi
22.06.2025 “Öcalan Kürtleri satıyor” koalisyonu
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı