AKP Neydiler Ne oldular? 13

10.10.2003 Vatan

DEVLET BAKANI PROF. MEHMET AYDIN

Artık kimse takiyye yapamaz


Seçim öncesi AKP’nin yaptığı en parlak transferlerden biri, sadece İslami kesimin değil, tüm Türkiye’nin önde gelen aydınlarından İslam felsefesi profesörü Mehmet Aydın’dı. Diyanet İşleri’nden sorumlu Devlet Bakanlığı görevini yürüten Prof. Aydın, AKP deneyiminin İslam dünyası için öneminin altını çiziyor. 

AKP bir siyasi harekete dönüşecek mi, yoksa bir parti olarak mı kalacak?
Aydın:
Hem o, hem o derim ben. Her siyasi hareket somut bir iş yapmak için partileşmek zorundadır. Günlük siyasetin ötesinde geniş bir vizyon yaratılabilirse bir hareket olunur. Tabii her yerde aynı şeyleri ifade etmeyi kastetmiyorum. Örneğin AB çabamız sırasında günlük rutin düzenlemenin ötesinde bir imajımız var. Ve bu imaj o günlük işleri aşıyor. AB’de tarihi deneyimimizin, inanç dünyamızın karşılık bulmasını isteriz. Batı’daki oluşumlar, düşünceler ve akımlarla diyalojik bir ilişki içinde olmak isteriz. Onlardan alıp zenginleşmek, ama aynı zamanda katkıda bulunmak isteriz. Hem AB içinde olup hem de, her bakımdan ilgili ve ilişki içinde olduğumuz Türk dünyasına yararlı olmak isteriz. Birtakım açılmaların, demokratik gelişmelerin olmasını isteriz. Tabii ki İslam dünyasında bir gözümüzün olmasını isteriz. İslam dünyasının daha liberal, hakikaten demokrat bir dünya olmasını istiyoruz ve bu dünyaların çok geniş bir vizyon içinde bağlantılı olmasını düşünüyoruz. Medeniyetler diyaloğu tabii siyasetle olur. Siyasetsiz bu olmaz, ama bu siyaset günübirlik siyaset değildir. 

İslam dünyası AKP’yi yakından izliyor mu?
Aydın: Haberleri var. “Yolunuz açık olsun, devam edin, buna muhtacız” diyenler çok. Mesela Kahire’de çok önemli yerdeki bir arkadaş, bir toplantı sırasında, ayrıca konuşacak vaktimiz olmadığı için uzaktan bir not yazdı gönderdi. “Sizinle iftihar ediyoruz. Darısı başımıza” yazıyordu. AK Parti İslam dünyasında “burada birileri var” anlamında bir durum ortaya çıkardı. Zaten Batı’ya gittiğinizde gördüğünüz bu durum Doğu’da daha açık. Kavgasız, gürültüsüz demokrasinin önemi anlaşılıyor. Dünyanın her yerinde, AK Parti’nin başarısı İslam dünyası açısından bakıldığında demokrasinin başarısı olarak görünüyor. 

Nasıl başardınız?
Aydın: Bu öncelikle Türkiye’nin başarısıdır. Bütün iniş çıkışlara rağmen demokrasiyi önemli ölçüde, halkla birlikte götürdük. Halk sizin söylediğinizi anlıyor. Halk, mantalite ve sağduyu itibariyle tahminimizden daha demokrat. Bu tabii ki Türkiye’nin 150 senelik macerasının bir sonucudur. “Biz değiştik” diyenlerin değişiminin arkasında günübirlik şeyler aramanın ötesine geçmemiz lazım. Daha derine giden, kültürel bir boyutu var. Günümüzün siyasal gerçeklerinin de önemli ölçüde etkili olduğu da doğrudur. Siz bir şeyi denersiniz, bir daha denersiniz ve sonunda “yahu hatayı nerede yaptık?” diye sorabilirsiniz. Mesela şu takiyye sözüne, artık hareket kendisine güvendiği ve yönetici kadronun böyle bir sorunu olmadığı için gülüp geçiyoruz. Takiyyeyi zaten üzerime almam da, arkadaşlarımın da hiç etkilenmediğini görüyorum. Takiyye yapan insanlar yedi aydır bizim yaptığımız yapmazlar. Çünkü takiyyenin varlığını ortadan kaldıran demokratik bir açılım içindeyiz. Eğer takiyye olsaydı, o çizgide birtakım düzenlemeler yapılırdı. Bugün Türkiye öyle bir noktaya geldi ki takiyyeye ihtiyaç yok. 

Peki AKP tam olarak bilinip anlaşılıyor mu?
Aydın: Anlaşılamama korkusu yok desem yalan olur. En büyük rahatsızlığım Türkiye’de hâlâ varolan ve sürdürülmesinde bazı kesimlerin yarar gördüğü bu iletişim kopukluğunun bir anlamamayı ortaya çıkarması. Türkiye’de bizim rahat bir haleti ruhiye içerisinde anlaşılmamızdan siyaseten rahatsız olanlar var. En tehlikeli şey iletişim kanallarının baskı altında tutulması ve bunların yanlış yönlendirilmesidir. Kurullar, partiler birbirlerinin üzerinden dindarlıklarını, milliyetçiliklerini, çağdaşlıklarını gösteren ateşlemeler yapmasınlar. Kimse kimsenin milli duygusunu, dini dünyasını, çağdaş dünya ile ilgili varoluşsal bağlantılarını etik olmayan bir çerçevede sorgulamasın. 

İŞADAMI CAN PAKER AKP’NİN SINIRLARINI SORGULUYOR:

"Mesela eşcinsellerin haklarını koruyacaklar mı?"


İş çevrelerinde, başından beri AKP’ye geniş kredi veren isimlerden biri Can Paker oldu. Aynı zamanda TESEV Yönetim Kurulu Başkanlığını yürüten Paker, AKP’yi neden başarılı bulduğunu anlattı:

AKP’nin iki yılını başarılı buluyor musunuz? Sizi şaşırttı mı?
Paker:
Hayır beni şaşırtmadı ama ben başarılı buluyorum. Şundan şaşırmadım: Ben Türkiye’deki çoğunluğun inanışının ya da inandırılışının aksine AKP’nin koyu İslam referanslı bir parti olduğuna inanmıyorum. Çünkü o deneyimleri geçtiler ve Türkiye’de başka bir sosyolojinin söz konusu olduğunu gördüler. Biz TESEV’in siyasal İslam araştırmasıyla bunu zaten görmüştük. İnsanların oylarını dinsel temelli kullanmadıklarını, Türkiye’de bir köktendinciliğin olmayacağını, tutmayacağını görmüştük. Tabii ki AKP’lilerin önceki çizgileri, dünyaları farklıydı, ama ne olursa olsun, siyasetin içinde yaşayan insanlar olarak bizim bulduklarımızı herhalde onlar da siyasetin içinde görmüşlerdir. Onların İslam referansıyla gelmediklerini biliyoruz. Hatta RP’nin de birçok bölgelerde sosyal demokratların oylarını almış olduğunu da biliyoruz. Demek ki AKP’nin oy tabanında sosyo-ekonomik bir altyapı var. Buna hitap edebildikleri için yüzde 35’e yakın oy topladılar. İslam referanslı oyların yüzde 7-9 arası olduğunu düşünüyorum.

Buna rağmen AKP’ye yönelik kaygılar sürdü...
Paker: Bildiğimiz çevrelerde bu kaygılar vardı ve hâlâ tanıdığım insanlar arasında bu var. “Bunlar takiyye yapıyor” diyenlere sorduğumda “Bunlar AB’ye girmeyeceklerini bilmelerine rağmen, AB süreci diye, demokratikleşme vasıtasıyla devleti zayıflatacaklar ve ardından istedikleri rejimi getirecekler” diyorlar. Bir tür roman yazıyorlar. Ama dediğim gibi AKP, siyasetin başka yerde olduğunu gördü. Ve gerçekten halkın arasından gelen bir parti Avrupa’yı istedi.

Çok yakın zamana kadar Batı düşmanlığı yapan bazı insanların Avrupacılığın şampiyonluğunu yapmaları bazı soru işaretlerini de beraberinde getiriyor.
Paker: Soru işaretlerine hiç gerek yok çünkü iki ciddi faktör var. Mal, sermaye ve fikir hareketlerinin küreselleşmesi tabii ki AKP çevrelerini de etkiledi. İkinci olarak, Avrupa’yı sadece Hıristiyan olarak gördükçe Avrupa’ya giremeyeceğini, Avrupa’ya giremeyince de kendisinin Türkiye’de varolma koşullarının tehlikeye gireceğini gördü. Türkiye’de olduğu kadarıyla da demokrasi olmasaydı o reyi alamazlardı. Daha fazla demokrasi getirerek daha da fazla rey alma imkanları var. Takiyye olarak değil siyasi akıl olarak görüyorum. Bunu şaşırtıcı bulanlara şaşıyorum. AKP’nin gizli planları olduğunu düşünenlere sormak lazım, niye böyle bir şey yapsınlar? Niye dünyada yaşama şansı olmayan rejimleri getirmeye çalışsınlar? Bunlar aptal mı? İran’ın bugün geldiği durumu göz önüne alıp, dünyanın nereye gittiğini kestirmek o kadar zor mu?

Hükümet iş çevreleriyle çok yoğun bir ilişki içinde. Bu çevrelerin AKP’ye bakışında, önceki hükümetlere kıyasla nasıl bir fark var?
Paker: Refahyol hükümeti de ekonomide kötü değildi. Açıkçası bunu o zamanlar iş çevreleri de biliyordu ama çok iyi ifade etmiyorlardı. Ekonomi iyi gidiyordu ama malum 28 Şubat sürecinde başka bazı noktalar öne çıkarıldı. Şu andaysa ekonomi bir çöküntüden geri dönüyor. Yani iş çevrelerinin büyük zarar gördüğü bir ekonomik ortamdan iyileşmeye gidiliyor. Hükümet bunu başarıyla götürüyor. Benim tanıdığım çok etkili kişiler “Bunlar iyi gidiyor, laf da dinliyor, bizimle konuşuyorlar” diyor.

Gündelik hayatla ilgili doku uyuşmazlıkları, kültürel kaygılar...
Paker: Onlar ikincil derecede önemli oluyor. Gün bittikten sonra, akşam yemek yerken filan bu tür konular öne çıkıyor olabilir. Bazı kişilerde daha da radikal bir şekilde ortaya çıkıyor. Ama o kişiler gittikçe azalıyor. Mesela bugün seçim olsa AKP’ye oy veririm diyenler benim çevremde arttı.

Peki AKP’de ne eksik?
Paker: Gerçek bir dünya vizyonu, Türkiye’nin dünyada oynayabileceği rol, kendi tabanını gerçekten ne kadar dönüştürdüğü gibi konularda çok da başarılı değil. Savaşla ilgili konular, bazı durumlarda Meclis grubuna hakim olamamaları, ABD ve Avrupa ile ilişkilerdeki tereddüt, bunlar Türkiye’nin gelebileceği o çok yüksek yere gelmesini önlemiştir.

AKP’nin en hassas noktası neresi? Nerede hata yapmaları durumunda kaybetmeye başlarlar?
Paker: Liberalleşmeyi nereye kadar sürdürebilirler? Kendilerine “muhafazakâr demokrat” diyorlar. Devlet-sitaset ayrımını kaldırmada başarılıydılar. Ama bu muhafazakâr çerçeve içinde demokrasiyi ileri götürmede ne kadar başarılı olacaklar? Bende tereddüt yaratıyor. Mesela eşcinsellerin haklarını koruyacak bir liberal yapıya gelecekler mi? Devletin demokratikleşmesiyle, birey özgürlüklerine kadar inen demokratikleşme başkadır.

Tayyip Erdoğan’ı tanıyorsunuz. Onun değiştiğine inanıyor musunuz?
Paker: Kişisel kanımı soruyorsunuz. Cevabım evet. Ama objektif koşullar onu bu noktaya getirdi. Başka türlü davranamazdı. Varlık nedenlerinin demokrasi olduğunu anladıkları için değiştiler.

AKP’yi 28 Şubat tetiklemiş olmuyor mu?
Paker: Evet. Toplum mühendisleri sanırlar ki dizayn ettikleri toplum oluşur; yanılırlar. Senin dizaynın bir etki yapar ama toplum kendi oluşumunu oluşturur. Dizaynın ana gidişatı değiştirmez. 28 Şubat zaten varolan bir gelişmenin tetikleyicisi oldu. Dizaynın tamamen tersi çıktı.


TÜRKİYE TARTIŞIYOR

AKP değil Arınç takiyyeci
AKP takiyye yapmıyor denemez, ama yapıyor da denemez. Bülent Arınç’ın takiyye yaptığı her konuşmasında ortaya çıkıyor. Ancak Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül’ün de bütün tavır ve davranışlarında samimi oldukları anlaşılıyor. Bence AKP değil Arınç takiyyecidir ve onun kişiliği bütün AKP’ye mal edilemez.
Murat Karaca-İzmir

Salam taktiği uyguluyorlar
Tayyip Erdoğan ve partisi değişmedi ve asla değişemezler. Takiyye yapıyorlar. Yavaş yavaş, salam taktiğiyle, kendi tabirleriyle, şırıngadaki ilacı ufak ufak zerkederek, alıştıra alıştıra amaçlarına doğru ilerliyorlar. CHP’ye oy vermiştim. İlk seçimde Cem Uzan’a vereceğim. Tayyip’e inat vereceğim. Onun korkulu rüyası olan biri kötü oalamaz. Eğer o üstüne gidiyorsa Uzan iyidir.
Sanem Sert

AKP’ye inanmaya başladım
Artık seçtiklerimize inancım kalmamıştı. Ahmet Necdet Sezer’in cumhurbaşkanı olmasıyla ümitlerim arttı. Sonra AKP iktidarı geldi ve ben şimdi kendimi daha güvenli ve mutlu hissediyorum. AKP bu şekilde, dinamik ve güven verici çalışmalarına devam ederse her şey daha güzel olacak. AKP’ye inanmaya başladım. Gördüğüm hükümetlerin en iyisi diyebilirim.
Günnur Sancak-Dalaman

Cumhurbaşkanı Erdoğan
AB’ye bu kadar yaklaşmış olduğumuz bir dönem bilmiyorum. Hükümetin en azından bir dahaki genel seçime kadar görevde kalmasını arzu ediyorum. Ayrıca Tayyip Erdoğan hak ettiği mevkide bulunmuyor. En kısa sürede cumhurbaşkanı olmasını temenni ediyorum.
Mustafa Bilgili-Küçükçekmece



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

YAZI DİZİSİ
1 AKP Neydiler Ne oldular? 1 28.09.2003
2 AKP Neydiler Ne oldular? 2 29.09.2003
3 AKP Neydiler Ne oldular? 3 30.09.2003
4 AKP Neydiler Ne oldular? 4 01.10.2003
5 AKP Neydiler Ne oldular? 5 02.10.2003
6 AKP Neydiler Ne oldular? 6 03.10.2003
7 AKP Neydiler Ne oldular? 7 04.10.2003
8 AKP Neydiler Ne oldular? 8 05.10.2003
9 AKP Neydiler Ne oldular? 9 06.10.2003
10 AKP Neydiler Ne oldular? 10 07.10.2003
11 AKP Neydiler Ne oldular? 11 08.10.2003
12 AKP Neydiler Ne oldular? 12 09.10.2003
13 AKP Neydiler Ne oldular? 13 10.10.2003
14 AKP Neydiler Ne oldular? 14 11.10.2003
15 AKP Neydiler Ne oldular? 15 12.10.2003
16 AKP Neydiler Ne oldular? 16 13.10.2003
17 AKP Neydiler Ne oldular? 17 14.10.2003

Son makaleler (10)
05.05.2024 Siyasette yumuşama, ama nasıl ve kimlerle?
28.04.2024 Akşener’den sonra İYİ Parti: Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak
26.04.2024 Haftaya Bakış (211): Bahçeli’nin klibi - Kılıçdaroğlu’nun mücâdele çağrısı - Erdoğan-Özel görüşmesi
24.04.2024 Taha Akyol ile söyleşi: 1924 Anayasası’ndan hareketle yeni anayasa tartışmaları
23.04.2024 Rıfat Bali ile söyleşi: Musa’nın evlâdı Cumhuriyet’in yurttaşı
22.04.2024 Murat Somer ile söyleşi: CHP mi kazandı, AKP mi kaybetti?
21.04.2024 Erdoğan özeleştiri yapabilir veya yakın çevresinden, “Kral çıplak“ diyecek birileri çıkabilir mi?
19.04.2024 Haftaya Bakış (210): Istakozdan Rolex’e – Beklenen Erdoğan ve Özel görüşmesi
17.04.2024 Murat Ağırel ile söyleşi: Türkiye nasıl kara para aklama cenneti haline geldi?
14.04.2024 Kim Erdoğan ile müttefik olmak ister?
05.05.2024 Siyasette yumuşama, ama nasıl ve kimlerle?
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
11.02.2016 Hesabên herdu aliyan ên xelet şerê heyî kûrtir dike
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı