“Bahçeli’den demokrasi bekleyecek kadar saf mısınız?”

16.08.2025 medyascope.tv

16 Ağustos 2025’te medyascope.tv'de yaptığım değerlendirmeyi yayına Gülden Özdemir hazırladı

Merhaba, iyi günler, iyi hafta sonları. Dün 9. dalga operasyon oldu biliyorsunuz. İstanbul'da Beyoğlu Belediye Başkanı İnan Güney ve 44 kişi hakkında gözaltı kararı alındı ve kaldığımız yerden devam ediyoruz. Aslında ara vermemişti fakat bir süredir bir belediye başkanı alınmıyordu, şimdi o da oldu. Ve bu da bize gösteriyor ki 19 Mart süreci aynen devam ediyor. Burada ilginç olan Özgür Özel'in bir gün önce o büyük çıkışı yapıp hâlâ iddianamenin olmamasının altını çizmesiydi ve soruşturmada hiçbir şey çıkmadığını vurgulamasıydı. Bir tür meydan okudu ve ertesi gün bunun cevabı geldi. Normal şartlarda bu tür operasyonlar cumartesi günleri oluyor ama bence bir gün öne alınmış gibi duruyor. Hemen Özgür Özel'e cevap verilmiş oluyor. Şimdi bu işin bir yanı; ama Bahçeli bu olayın neresinde? Başlıkta o var çünkü. Başlık tırnak içinde, biliyorsunuz: "Bahçeli'den demokrasi bekleyecek kadar saf mısınız?" Değiliz. Bahçeli'den demokrasi beklemiyorum açıkçası. Ama Bahçeli'nin Türkiye'de önemli bir siyasi aktör olduğunu biliyorum ve birçok şeyi değiştirebilme gücüne sahip olduğunu biliyorum. Geçmişte Türkiye'yi tek başına erken seçime götürmüş bir siyasetçi. Ve bu seçimin ardından kendi partisi biliyorsunuz Meclis dışı kaldı, barajı aşamadı. Buna rağmen ülkeyi erken seçime götürmüş birisinden bahsediyoruz. Şimdi olayın Bahçeli ile ilgisi ne? Şu, operasyon olur olmaz hemen birileri kalktı şunu söylediler: ‘‘Hadi bakalım, hani Bahçeli 19 Mart konusunda Erdoğan'ı eleştiriyordu. Hani Bahçeli bir şeyleri değiştirecekti’’ diye bir tartışmayı alevlendirmeye çalıştılar ve kendilerinin haklı olduğunu göstermeye çalıştılar. O tartışma ne? Bahçeli değişik dönemlerde açıklamalar yaptı 19 Mart'la ilgili. Bir an önce iddianamenin hazırlanması gerektiğini söyledi. CHP'nin talebine uygun bir şekilde duruşmaların TRT'den canlı yayınlanmasına destek verdi. En önemli kurmaylarından Feti Yıldız birkaç kere tutuksuz yargılamanın esas olduğunu söyledi ve daha yeni, Bahçeli bir kere daha belediyelerle ilgili çıkış yaptı. Ve bunun üzerine tabii ki Özgür Özel, Ekrem İmamoğlu bunları ciddiye aldılar. Bahçeli'nin bu çıkışlarını takdir ettiklerini söylediler ve bazı yorumcular, benim de dahil olduğum ve Medyascope'ta yazan ya da yorum yapan bazı isimler de Bahçeli ile Erdoğan arasındaki meselenin ciddiye alınması gerektiğini söylediler.
Şimdi burada bir sorun var. Çünkü sorun sadece 19 Mart'la ilgili değil. Bir de çözüm süreci var ve bunu da esas olarak başlatan aktör olarak Devlet Bahçeli gözüküyor. Ve bu çözüm sürecinde de Devlet Bahçeli ile Erdoğan arasında fark olup olmadığı tartışması var. Sürece karşı olanlar, süreçten bir şey çıkmayacağını düşünenler, daha sonraki aşamada komisyona, Meclis’te kurulan komisyona CHP'nin katılmamasını talep edenler çok net bir şekilde Bahçeli'nin samimi olmadığını ya da ne yapıyorsa Erdoğan'la birlikte yaptığını, her şeyin birlikte planlandığını, Erdoğan'la Bahçeli arasında bir fark olmadığını, olamayacağını iddia ettiler. Bunların bir kısmı muhalefete, CHP'ye daha yakın, daha soldan bilinen isimler; ilginç bir şekilde ülkücü kökenli olup MHP'den kopmuş bazı isimler de benzer şeyleri sıklıkla vurguladılar. Bu bir tartışma, tabii ki önemli bir tartışma, ama bir tartışma ve ben şahsen birçok yayında da söylediğim gibi Erdoğan'la Bahçeli'nin arasında bir perspektif farkı olduğuna inanıyorum. Erdoğan'ın temel derdi iktidarının bekası. Bahçeli'nin derdi bana göre devletin bekası. Tabii bunların örtüştüğü ve zıtlaştığı alanlar da var ve bu bağlamda Bahçeli'nin 19 Mart sürecine çözüm sürecini zora sokması ihtimalinde eleştirel olduğunu düşünüyorum. Yani Bahçeli'nin gözünde Erdoğan bu işi Kürt meselesiyle ilgili PKK'nın kendini fesih sürecine zarar vermeyecek bir şekilde götürdüğü müddetçe Bahçeli'den bir itiraz gelmeyecek. Ama zarar verdiğini gördüğü anlarda tepki verdiği kanısındayım. Şu ana kadar bunu yaptı. Bundan sonra da bunu yapacaktır. Bu iki süreç birlikte yürüyebilecek süreçler değil. İkisinden birisinden vazgeçmek zorunda kalabilir iktidar ortakları. Çünkü siz, defalarca söyledim yine söylüyorum, PKK ile barış yapıp CHP ile savaşamazsınız Türkiye'de, böyle bir şeyi kamuoyuna anlatamazsınız. Bu çok ciddi bir sorun. Ve öte yandan PKK ile barışı da CHP'yi dışlayarak yapamazsınız. Bu komisyonda ve süreçte CHP'nin olması şart. Dolayısıyla böyle bir zor noktadayız ve iktidarın ortakları arasında birtakım farklılıklar olduğunu görmemiz lazım.
Fakat sorun şu: Muhalefet ve tabii ki CHP, burada stratejisini Erdoğan ile Bahçeli arasındaki muhtemel çatışmalar ve çekişmeler üzerine mi inşa etsin? Bu kesinlikle yanlış bir bakış açısı olur. Muhalefetin kendi perspektifi vardır. 19 Mart'la ilgili, çözüm süreci ile ilgili ikisinin birlikte düşünerek geliştireceği stratejiler olması gerekiyor. Ama bu stratejileri geliştirirken Erdoğan ile Bahçeli arasındaki potansiyel çatışma noktalarını, ayrışma noktalarını da ciddiye alması ve hatta arada sırada yaptıkları gibi bunları bir anlamda tahrik etmesi akılcı olan; ama bunu temel aldıklarını ben sanmıyorum. Yani kimsenin Bahçeli'ye güvenerek ya da Bahçeli-Erdoğan arasındaki muhtemel kavgalara, çatışmalara güvenerek yola çıktığını ya da yola devam ettiğini düşünmüyorum. Ama bunu önemsemek lazım, bunu bir yerde hep akılda tutmak lazım. Ama öte yandan birileri sanki olayı sadece Bahçeli'ye bağlamış; Kürt sorununun çözümünü Bahçeli yapar, 19 Mart krizinin çözümünü Bahçeli yapar, böyle bir şey yok. Ama ne oluyormuş sonra? Böyle diyenler muhalefetin önünü kesiyormuş, muhalefetin etkili muhalefet yapmasını engelliyormuş. Şimdi insan sanır ki birileri aldı başını gidiyor, iktidara yürüyor, devrim yapıyor ama birileri de kalkıyor: "Ya bir dakika yapmayın arkadaşlar, sakin olun. Nasıl olsa Devlet Bahçeli bunları bizim için çözecek" diyor. Böyle bir olay yok, olmuyor. Siz Bahçeli'yi ya da Erdoğan'ı, ama esas olarak bu ikisi arasındaki çelişkiyi temel alarak hiçbir şeyi çözemezsiniz. Bu kişiler, bu iktidar ortakları Türkiye'ye demokrasi getirmez. Ama Türkiye'ye demokrasi gelmesinin zeminini inşa ederken bu ikili arasındaki çelişkileri de dikkate almak gerekir. Bu ülkeye demokrasi gelecekse bunu toplum getirecek, halk getirecek ya da yeni tabirle millet getirecek. Ve çözüm süreci bağlamında baktığımız zaman çözüm sürecinin tek aktörü Bahçeli ve Erdoğan değil, aynı zamanda Kürt hareketi. Zaten ilginç olan şu: Burada Bahçeli'ye fazla önem atfedildiğini iddia eden ve sürece çok eleştirel bakan, hatta karşı duran kesimler, Kürt hareketini ve özellikle Abdullah Öcalan'ı ama genel olarak Kürt hareketini ve hatta, kusura bakmasınlar, Kürtleri küçümseyen, önemsiz gösteren, sıradan figüranlar, Erdoğan ile Bahçeli'nin oyununa gelen insanlar, yapılar olarak gören tutumlarıyla orada çok ciddi bir şekilde çuvallıyorlar. Burada bu olay bütün aktörlerle beraber değerlendirilmesi lazım ve CHP'nin de bu süreçte ciddi bir aktör olarak ortaya çıkmasının önünü açmak lazım. Sonuçta demokrasiyi bu ülkeye getirecek olan bu ülkenin insanlarıdır, ne Devlet Bahçeli'dir, ne Recep Tayyip Erdoğan'dır, hatta ne de Özgür Özel'dir. Bu ülkenin insanları, bu ülkenin duyarlı insanları, eşitlik, özgürlük, adalet isteyen, demokrasi isteyen insanları getirecek.
Bu yayını kime ithaf ediyorum? Geç kaldım ama benim için çok önemli bir isme, ağabeyim Mehmet Ali'ye, Mehmet Ali Çakır'a. Biz dört erkek kardeşiz. En büyüğümüz Mehmet Ali'ydi. Çok erken yaşta, 32 yaşında hayatını kaybetti, 12 Nisan 1990. Kaç yıl olmuş? 35 yıl olmuş. Ağabeyim benim için çok değerliydi, çok önemliydi. Bana edebiyat zevkini ilk veren odur. Onun gösterdiği yolda, onun gösterdiği kitapları okuyarak başladım. Ben Galatasaray Lisesi Ortaköy'de hazırlıkta başladığım zaman, ki çok zor olmuştu benim için yatılı olarak gittiğimde, ağabeyim hemen yandaki Kabataş Erkek Lisesi'nde okuyordu. Onun sayesinde o yıl geçti diyeyim ve onun verdiği perspektifle okudum, ettim. Ama sonra o okumayı... Basketbol oynardı, çok iyi basketbol oynardı. O tarihlerde basketbol çok popüler değildi Türkiye'de ama oynardı. Daha sonra ama çok erken yaşta evlendi, üç çocuğu oldu ve üçüncü çocuğundan kısa bir süre sonra hayatını kaybetti. Çok kötü bir hastalıkla, hızlı bir şekilde... Ben o sırada pasaport alabilmiştim cezaevinden çıktıktan sonra ve Fransa'ya yerleşmeyi düşünüyordum ve gitmiştim, Fransa'daydım, Paris'teydim ama apar topar ağabeyimin hastalığı üzerine geldim ve onu kaybettik. Bir daha Fransa'ya dönmedim. Oturdum, “Ayet ve Slogan”ı yazdım. Kasım ayında çıktı, aynı yıl ve kitabı tabii ki ağabeyime ithaf ettim. Yıllar sonra, 35 yıl sonra da bu yayını Mehmet Ali'ye, ağabeyime, biz ona ‘‘Mim’’ derdik, Mim'e ithaf ediyorum. Torunları var, 3 tane torunu var ama onları maalesef bu dünyada göremedi. Umarım bulunduğu yerde bütün hepsini takip edebiliyordur. Evet, söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
17.08.2025 Öcalan olmadan olmaz mı?
16.08.2025 “Bahçeli’den demokrasi bekleyecek kadar saf mısınız?”
15.08.2025 Özgür Özel kavgayı kızıştırdı: Parayı takip edin
14.08.2025 CHP’li bir belediye başkanı niçin AKP’ye geçer?
13.08.2025 CHP-MHP flörtü
12.08.2025 Rezan Epözdemir olayı: Bu kavga neyin kavgası?
10.08.2025 Çanlar Fethullahçılar için çalıyor
10.08.2025 Berrin Sönmez’in kişisel başörtüsü protestosunun toplumsal anlamı
09.08.2025 Bugün Gazze için ne yaptın?
09.08.2025 TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan ile söyleşi: Çözüm süreci hakkında ne düşünüyor?
17.08.2025 Öcalan olmadan olmaz mı?
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı