CHP-MHP flörtü

13.08.2025 medyascope.tv

13 Ağustos 2025’te medyascope.tv'de yaptığım değerlendirmeyi yayına Gülden Özdemir hazırladı

Merhaba, iyi günler, iyi sabahlar. Geçenlerde gazeteci Murat Aksoy'la yaptığımız yayında, onun Yeni Arayış’taki yazısından hareketle MHP, CHP ve DEM Parti arasında bir yakınlaşma olup olamayacağı konusunu konuştuk. Murat bu konuda bayağı bir ihtimalin olduğunu söyledi. Daha sonra önceki gün Mümtaz'er Türköne ile baş başa yaptığımız yayında da bu konu çok ciddi bir şekilde tartışma konumuz oldu ve başlığa da onu çıkarttım. Bu ne zamandan beri dillenen bir olay, benim de dillendirdiğim, Mümtaz'er'in de dillendirdiği, başkalarının da: Bir CHP, MHP yakınlaşması ve hatta süreçte DEM Parti yakınlaşması mümkün mü değil mi? Ama onun ötesinde 19 Mart süreci ile ilgili olarak da ‘‘Bir CHP-MHP yakınlığı mümkün mü?’’ sorusu çok gündeme geldi, getirdik. Mesela Bahçeli, Nisan ayında da bu davaların bir an önce yargı aşamasına geçmesi gerektiğini söyledi. Daha sonra CHP'nin canlı yayın önerisine destek verdi vesaire. Önceki gün Devlet Bahçeli yine bir yazılı açıklamayla bu olayı tekrar gündeme getirdi. Nedir olay? Belediyelerle ilgili davaların bir an önce çözülmesi, yargı hakkındaki tartışmaların bitmesi, diye söyledi ve burada bir pozisyon aldı. Şimdi bu ana kadarki ve bugün de hatta yarın da böyle olacak, çok kişi bu tür konuları gündeme getirdiğimizde, bunun üzerinden birtakım analizler yapmaya çalıştığımızda, "MHP'den demokrasi mi bekliyorsunuz?", "Bahçeli'den demokrasi mi bekliyorsunuz?" gibi sözlerle bunu etkisiz kılmaya çalıştılar. Ama burada söz konusu olan demokrasi değil. Bir şekilde demokrasiye hizmet ediyor olabilir ama bu tamamen siyasi bir strateji ve taktiklerle ilgili bir husus. MHP pekâlâ bu süreçte 19 Mart'ta AKP'den, Bahçeli de Erdoğan'dan farklı bir tutum alabilir. Siyaseten farklı bir tutum alabilir. Bu onun Cumhur İttifakı'ndan kopmasına yol açmayacaktır ama yol açma noktasına kadar bile gelebilir. Bunların hepsi siyaseten ihtimal dahilindeki hususlar. Ama bence buradaki en temel husus; Bahçeli'nin çözüm sürecine çok fazla angaje olması — başından itibaren taşıyıcılığını yapıyor neredeyse, çok riskli bir şey onun için siyaseten — ve 19 Mart sürecinin de bu süreci riske atması. Yani birbirine zıt iki sürecin bir arada gitmesinin mümkün olmayacağını düşünüyor bence ve mümkünse birisinden vazgeçilmesi ya da dozunun azaltılmasını temenni ediyor olabilir. Bu da 19 Mart. Çünkü hep söylediğim bir şey; siz PKK ile barışırken CHP ile savaşamazsınız Türkiye'de. Bu akıl alır bir şey değil. Ne kadar sert eleştirse de Erdoğan ve Bahçeli de CHP'yi, onu böyle gayrimeşru bir parti olarak gösterme durumu olamaz ve Bahçeli'nin burada bir tür ayağının frene doğru gittiğini düşünüyorum. Şimdi önceki günkü açıklama da bu anlamda önemliydi ve nitekim Özgür Özel bu pası çok güzel gole çevirdi. Bakalım ne demiş Özgür Özel: "Bugün Devlet Bey, bir süredir o tutumdaydı zaten, görüyor gelişmeleri, zulme susmama kararını vermiş. Devlet Bey'in açıklamalarından, 'Devlet Bey bu süreçlerin tamamında bizi haklı buldu' diye bir şey çıkarmıyorum. Devlet Bey 'Yargılama olsun, bir de yargı içi kavgalar son bulsun' diyor."
Evet, ‘‘Zulme susmama kararı vermiş’’ cümlesi çok çarpıcı. Diyor ki, ‘‘Baştan sona bize hak vermiyor olabilir ama bu söylediği bizim için önemli’’ diyor. Bunu bir yere kayda geçirmek lazım. Yine dün Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız, daha önce de yaptığına benzer bir açıklama yaptı infaz sistemi ile ilgili ve tutuklu yargılamaların daha az olması gerektiğini bir kere daha vurguladı. Daha önce de söylemişti. Yani şu haliyle MHP'nin, belediye başkanlarının yargılanmasının en azından tutuksuz bir şekilde olması noktasına doğru gittiklerini söyleyebiliriz. O noktaya henüz varmamış olabilirler fakat çözüm sürecinin gidişatına bağlı olarak bu noktada bir gelişim olması pekâlâ mümkün. Burada MHP ile CHP'nin — yanlarına muhtemelen diğer muhalefet partilerini, DEM Parti'yi de alacaklardır — ve diğer muhalefet partilerinin de 19 Mart sürecine bir şekilde müdahaleleri pekâlâ söz konusu olabilir. Nitekim bu yaşadığımız son Rezan Epözdemir olayıyla beraber çıkan kavgalar aslında bununla bence bayağı ilişkili. Dün yaptığım yayında bunu biraz anlatmaya çalıştım. 19 Mart süreci bir operasyon, çok büyük bir operasyon. Varsayıyoruz ki önceden hazırlanılmış bir operasyon. CHP'nin belediyelerdeki etkisini ve 31 Mart'taki zaferini unutturacak, üstünü örtecek bir operasyon planlandı ama ilk günden başarısızlığa uğradı. Ve bunun siyasi sorumlusu tabii ki Erdoğan; ama pratikteki uygulayıcıları da bu soruşturmayı hazırlayan, yürüten adli makamlar. Ve şu haliyle baktığımız zaman iddianame hazırlanması talepleri söz konusu. Ortada iddianameye koyacakları doğru dürüst, elle tutulur, kamuoyunu hayrete düşürecek hiçbir şey şu ana kadar çıkmadı. Bayağı sayıda etkin pişmanlıktan yararlanan kişi oldu. Bunların büyük bir kısmı belediyeden iş alan iş insanları. Ama onlarda da karşımıza böyle bir, o ilk günden sürmeye çalıştıkları çok büyük rüşvet ağı, çok büyük yolsuzluk ağı çıkmadı. Orada büyük bir fiyasko söz konusu. Hem siyasi olarak hem de adli olarak bir fiyasko söz konusu. O iddianın altını dolduramamış bir yapı var ve o yapı şu anda zor durumda. Ve bir diğer yandan da MHP'nin, "bir an önce iddianame hazırlansın, mümkünse tutuksuz yargılamalar olsun," baskılarına bu yapı çok fazla direnemiyor ya da direnmek istiyor ve güce ihtiyacı var. Kendi üzerindeki birtakım tartışmaları bertaraf edebilmek için başka birtakım gösterilere belki de ihtiyacı var. Ve Epözdemir olayı bu arada karşımıza çıktı. Yani bir başsavcıya, Cumhurbaşkanı başdanışmanının baskı yaptığı haberini eski bir milletvekilinden tüm Türkiye duyuyorsa burada açıkçası çok büyük bir skandal var demektir. Hem siyasi anlamda skandal hem de yargı anlamında skandal var. Ve böyle bir skandalla, böyle bir durumdaki yargının artık bu süreçleri götüremeyeceği ortaya çıkıyor. Ve dolayısıyla bu da CHP-MHP yakınlaşmasını, bence flörtünü, başta söylediğim gibi, başlıkta söylediğim gibi çok mümkün kılıyor. Hele bir de komisyonda eğer CHP yapıcı bir şekilde komisyon çalışmalarına katkı vermeye devam ederse, ki biliyorsunuz komisyona girmemesi için çok büyük bir baskı olmuştu CHP'ye ama CHP, MHP ile de görüşerek, onlarla da bazı konularda anlaşarak ve Numan Kurtulmuş'a sundukları o ön şart, nitelikli çoğunluk kabul edilmesi üzerine komisyona girdi ve ilk günden itibaren burada belli bir ağırlık sergilemeye başladı. CHP'nin komisyonda MHP ve diğer partilerle, DEM Parti ve mümkünse AK Parti ile uyumlu bir şekilde hareket etmesi hâlinde tahmin ediyorum 19 Mart süreci ile ilgili çok ciddi geri adımlara tanık olabiliriz. Şu haliyle baktığımızda CHP'nin 19 Mart'la ilgili taleplerinin MHP tarafından ciddiye alındığını, önemsendiğini görüyoruz. Ama bu tek başına tabii ki her şey anlamına gelmiyor. Fakat tekrar özetleyeyim, çözüm süreci eğer başarılı bir şekilde yürürse diğer sürecin de sönümlenmesine pekâlâ tanık olabiliriz.
Bugün yayını bir sinema devine ithaf etmek istiyorum. Geçen Robert De Niro demiştim. Al Pacino ondan 3 yaş büyükmüş. Ben onları neredeyse yaşıt sanırdım. İkisinin de yeri ayrı. Ben hep ikisini beraber telaffuz ediyorum diyeyim. Yani Robert De Niro deyince Al Pacino, Al Pacino deyince de Robert De Niro hep aklıma geliyor. Belki onlara bir Robert Redford da eklenebilir, ki ileride belki bir yayını da ona ithaf ederim. 1940 doğumlu Al Pacino ve kaç oluyor? 85 yaşında. Maşallah. Onu özellikle polisiye diyelim, hani polisiye dramalarda biliyoruz. ‘‘Köpeklerin Günü’’ çok muazzam bir filmdi. Tabii ‘‘Baba’’ filmleri, onlar apayrı bir yerde. Ama ‘‘Yaralı Yüz’’ mesela, görsel ‘’Yaralı Yüz’’den. ‘‘Şeytanın Avukatı’’ çok çarpıcı bir filmdi. O kadar çok filmi var ki, neredeyse tüm filmlerini herhalde seyretmişimdir. Sizler de eminim birçoğunu seyretmişsinizdir. Bir kere Oscar almış. O da ‘‘Kadın Kokusu’’yla. Orada da görmeyen birisini canlandırıyordu biliyorsunuz. Büyük oyuncu. Tiyatrodan gelme, arada tekrar tiyatroya dönmüş ve yaşam dolu birisi. Yani o kadar sert rollerde oynamasına rağmen, görünce, fotoğraflarına bakınca — tabii ki deminki ‘‘Yaralı Yüz’’deki fotoğrafını kastetmiyorum — insana gülme, en azından gülümseme duygusu yaşatan birisi. Ömrü uzun olsun ve gidebildiği kadar, oynayabildiği kadar oynamaya devam etsin. Biz de izlemeye devam edelim. Söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
17.08.2025 Öcalan olmadan olmaz mı?
16.08.2025 “Bahçeli’den demokrasi bekleyecek kadar saf mısınız?”
15.08.2025 Özgür Özel kavgayı kızıştırdı: Parayı takip edin
14.08.2025 CHP’li bir belediye başkanı niçin AKP’ye geçer?
13.08.2025 CHP-MHP flörtü
12.08.2025 Rezan Epözdemir olayı: Bu kavga neyin kavgası?
10.08.2025 Çanlar Fethullahçılar için çalıyor
10.08.2025 Berrin Sönmez’in kişisel başörtüsü protestosunun toplumsal anlamı
09.08.2025 Bugün Gazze için ne yaptın?
09.08.2025 TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan ile söyleşi: Çözüm süreci hakkında ne düşünüyor?
17.08.2025 Öcalan olmadan olmaz mı?
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı