Erdoğan saldırdıkça İmamoğlu kazanıyor

28.04.2025 medyascope.tv

28 Nisan 2025’te medyascope.tv'de yaptığım değerlendirmeyi yayına Gülden Özdemir hazırladı

Merhaba, iyi günler. Bazı şeyler tekrar olacak ama bu yayında bir kere daha 19 Mart'ın ne kadar Erdoğan'ın aleyhine ve Ekrem İmamoğlu ve CHP'nin lehine geliştiğini tekrar tekrar anlatmak istiyorum. Bunun bir nedeni, bu yayını yapmamın bir nedeni, sosyal medyada gördüğüm bir paylaşım. Bayağı bir yorum yapılmış bir paylaşım gördüm. O da mealen şöyleydi: ‘‘Bu operasyonlar sayesinde İstanbul Büyükşehir Belediyesi çalışanlarının ve tabii ki Ekrem İmamoğlu'nun ne kadar temiz olduklarını gördük’’ diye şaşırdığını ifade eden birisi ve ona cevap veren başkaları. Mealen böyle diyorum. Tabii bu biraz abartılı gelebilir, fakat şu bir gerçek: Türkiye'de belediyeler deyince akla yolsuzluk, rüşvet gelir. Bu öteden beri böyledir. Bir ara Refah Partisi buna karşı mücadele iddiasıyla 94'te belediyeleri kazandı ama daha sonra kendileri de aynı batağa çok ciddi bir şekilde battılar. Bu, ileriki yıllarda AKP belediyelerinde zaten iyice ayyuka çıktı. Fakat sorun şu ki, merkezi yönetimle yerel yönetimler aynı partilerden olunca, yapanın yanına kâr kalıyor. Zaten yerel yönetimlerin, AK Partili yerel yönetimlerin bu kadar yolsuzluğa bulaşmasının bir diğer nedeni de artık Türkiye'nin yolsuzluk konusunda mücadele iddiasının neredeyse hiç kalmaması. Zaten uluslararası endekslerde de bunu görüyoruz. Fakat ne oldu? 19 Mart ve daha sonra cumartesi sabahı yapılan operasyon, alınan onlarca kişi ve ifadeler; ifadelere bakıyorsunuz, çok komik şeyler var, ‘‘Ya bu muymuş?’’ dedirten şeyler var. Birtakım kilit yerlerde olan kişiler hakkındaki iddialara baktığınız zaman çoğu hızlı bir şekilde çürütülüyor. Ve sonuçta iktidar, İmamoğlu ve arkadaşlarının ne kadar yolsuzluğa bulaşmış olduğunu kanıtlamak istediyse de bir o kadar da bunların yolsuzluktan uzak olduklarını gösterdi. Şu ana kadar 19 Mart'tan bu yana, hele cumartesi günü yapılan operasyonlardaki iktidar yanlısı medyanın yaptığı paylaşımlara baktığınız zaman gerçekten ortada hiçbir şey yok. İnsanın aklında kalacak hiçbir şey yok. İnsanların çeyrek altınlarını, işte 1.000 dolar, 5.000 dolarlarını, şunları bunları konu edinen bir yolsuzluk soruşturması var. Cumartesi günkü bu olay neden oldu? 19 Mart'ın başarısız olması nedeniyle oldu. 19 Mart'ın eksiklerini gidermek için yapıldı. Bu çok daha gerisinde kaldı. Muhtemelen — bugün Kadri’yle yaptığımız yayında da konuştuğumuz gibi — bir üçüncü, belki dördüncü, beşinci operasyon da olacak ama bunların hepsi bir öncekinden daha geride olacağa benziyor. İlk ikisine baktığımızda böyle bir izlenim ediniyor insan. Yani bir yanıyla bunu gösterdi. Neyi gösterdi? ‘‘İmamoğlu, İstanbul Büyükşehir Belediyesi hiç de öyle rüşvete, yolsuzluğa bulaşmamış’’ gibi bir imajı bayağı bir yerleştiriyor Erdoğan ve tabii ki soruşturmayı yapanlar. Çok üstünkörü yapılmış bir soruşturma olduğu anlaşılıyor. Birtakım ifadeler var. İfadeleri verenlerin, suçlamayı yapanların bir, itibarları çok ciddi bir şekilde kuşkulu; ikincisi, söyledikleri de bir kanıta dayanan değil, ‘‘duymuştum, etmiştim’’ şeklinde ve büyük bir kısmı da hızlı bir şekilde tekzip edilen şeyler. Mesela birisinin kayınpederi Atina'da ev almış, şu banka üzerinden... Ne o bankada hesap var, ne kayınpeder hayatında Yunanistan'a gitmiş, ne de o tarihte, sözü edilen tarihte kayınpeder yaşıyor, yani vefat etmiş, gibi şeyler ya da Özel Kalem Müdüresi’ne söylenen "Arabayı aldığınız kişi yurt dışında ne yapıyor?" sorusu gibi… Böyle, nasıl söyleyeyim, ‘‘Bu nasıl soruşturma?’’ dedirten bir husus. Ve tabii ki burada soruşturmayı yapanlar ve yaptıranlar, tabii ki siyasi iktidar puan kaybettikçe haklarında soruşturma açılanlar tabii ki mağdur ediliyorlar, tabii ki sabahın köründe evlerinden alınıyorlar, çocuklarının önünde evleri didik didik aranıyor. Bütün özel eşyaları, bütün bilgisayarları, cep telefonları didik didik ediliyor ve bunların birçoğu hızlı bir şekilde iktidar yanlısı medyaya servis ediliyor ve insanların en mahrem şeyleri ortalıkta dolaşıyor; banka bilgileri, şunlar bunlar. Kimisi gözaltında tutuluyorlar, kimisi tutuklanıyor. Sonuç olarak şunu demek tabii ki doğru: ‘‘Ekrem İmamoğlu kazanıyor diyorsunuz ama adam içeride.’’ Evet, adam içeride, öyle. Belki de hiç çıkmayacak. Uzun bir süre içeride kalacak. Ben öyle düşünmüyorum ama diyelim ki siz haklısınız. Fakat burada başka bir şey yaşanıyor. Burada Erdoğan ne murat ediyorsa tam tersi sonuçlar doğuruyor. PANORAMATR'nin Nisan ayında yaptığı araştırmayı gördüm. Hatem Ete ile yarın akşam bunu uzun uzun konuşacağız. Orada Cumhuriyet Halk Partisi'nin – ki birçok araştırmada da bu var – bayağı bir oy kazandığı, AK Parti'nin de bir toparlanma içerisine girdiği ama CHP'nin birinci parti olmayı iyice garantilediği gözüküyor. Kamuoyu araştırmasına göre birinci parti ve arada birkaç puanlık fark var. Ama bir diğer çarpıcı husus – ki birçok araştırmada da bu var – Cumhurbaşkanlığı seçiminde Ekrem İmamoğlu Erdoğan'ın hayli ötesinde. Ama ilk turda seçiliyor gözükmüyor. Şu ana kadar gördüğüm hiçbir araştırmada kimse ilk turda seçiliyor gözükmüyor; ama ikinci turda Ekrem İmamoğlu Erdoğan'ı geçmiş gözüküyor. Bunun da ötesinde ilginç bir soru vardı orada. O da şu: ‘‘Kim kazanır?’’dan ziyade ‘‘Kimi aday olarak görmek istersiniz?’’ sorusu sorulduğunda insanların, katılanların büyük bir kısmı, dörtte biri yanlış hatırlamıyorsam, ‘‘Ekrem İmamoğlu’’ diyor ve Şubat ayında aynı soruyu sorduklarında aldıkları cevabın hayli üstünde. Erdoğan ikinci sırada geliyor. Üçüncü sırada Hakan Fidan’ı gördüm ve Mansur Yavaş dördüncü sırada, Hakan Fidan’ın da altında. Mansur Yavaş, Şubat ayında %30 civarı mı ne bir tercih alırken, aday olmasını istediği kişi olarak, bu ankette %10’un altına düşmüş gördüm. Şimdi ‘‘Burada ne var?’’ diyeceksiniz? Burada şu var: 19 Mart öncesi ‘‘CHP’nin adayı kim olacak?’’ tartışması vardı. Ön seçim kararı aldılar ve ön seçimde sadece Ekrem İmamoğlu aday oldu. Ama Mansur Yavaş’ın ne yapacağı belli değildi. Mansur Yavaş 19 Mart’a kadarki süreçte tamamen ‘‘bekle ve gör’’ yaptı. Pekâlâ, ön seçimde CHP’nin cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu çıksa bile – ki çıkacağı kesindi, tek aday oydu – ‘‘Mansur Yavaş belki bağımsız olarak, imza toplayarak aday olur mu?’’ sorusu duruyordu ortada. Ve dolayısıyla muhalefetin çoklu adayla seçime girme ihtimali masadaydı. Belki çözerlerdi, belki Mansur Yavaş feragat ederdi ama bir belirsizlik vardı ve bu belirsizlik muhalefetin aleyhine, iktidarın lehineydi. Erdoğan, eksik olmasın, CHP’yi böyle bir sorundan kurtarmışa benziyor. Ve artık Mansur Yavaş’ın aday olmasını tercih edenlerin oranı bayağı düşmüş durumda. Yanlış anlaşılmasın, ‘‘Mansur Yavaş’ın kazanma ihtimali yok’’ falan gibi şeyler söylemiyorum. Pekâlâ hâlâ Mansur Yavaş’ın bir popülaritesi var. Fakat şu yaşanan süreçte muhalefetin, özellikle de CHP seçmeninin büyük bir kısmı Ekrem İmamoğlu’nu adayı olarak görmek istiyor. Zaten o ön seçimde dayanışma sandığıyla beraber 15 milyonun üzerinde oy çıktı Ekrem İmamoğlu’na. Bütün bunlar 19 Mart sayesinde oldu. 19 Mart olmasaydı hâlâ CHP kendi içerisinde tartışıyordu. Şu anda soruşturmaya destek anlamında ifadeler veren, CHP ile bir şekilde ilişkili oldukları söylenen kişiler de büyük bir ihtimalle bu soruşturma için kullanılmayıp CHP’yi karıştırma konusunda yeni görevlerle donatılacaklardı. Ve CHP de zaten o içindeki sorunlarla uğraşa uğraşa cumhurbaşkanlığı seçimine, ne zaman yapılacağı belli olmayan seçime bayağı zorlanarak girecekti. Ama şu haliyle CHP’nin tartışmasız adayı Ekrem İmamoğlu. Ve Ekrem İmamoğlu, benim gördüğüm tüm kamuoyu araştırmalarında, en azından ikinci turda Erdoğan’ı geçiyor. Ve yapılan her operasyon, iktidar yanlısı medya tarafından pazarlanmaya çalışılan her şok iddia hemen etkisizleşiyor, çürüyor, kamera kapatılması başta olmak üzere. Bunların hepsi bir şekilde Ekrem İmamoğlu’na ve CHP’ye yazıyor. Bu böyle mi devam edecek? Evet, birçok kişi Erdoğan’ın sonuna kadar gideceğini, yeni operasyonların olacağını söylüyor. Olabilir, kuvvetle muhtemel. Yepyeni operasyonlar olabilir, yepyeni isimler alınabilir. Ve yapılacak olan bir sonraki operasyonlarda belediye çalışanları dışında, kamuoyunda bilinen, tanınan birtakım isimler de katılabilir. Ama artık bunu döndürmesinin hiçbir şekilde imkânı olamaz. En fazla, bugün Kadri’nin söylediği gibi, kendi tabanı şunu der: “Ya bu kadar insanı aldıklarına göre vardır herhalde bir şey” der. Ama bir CHP’li mesela, diyelim ki bir AK Partiliye sorsa, “Nedir o şey?” diye sorsa, söyleyebileceği çok fazla bir şey yok. Bunu neden böyle yaptılar? Neden bu kadar hazırlıksız bu operasyona giriştiler? Açıkçası bir muamma. Yani bilerek hata yapmış olamazlar. Ya kendilerinden çok emindiler ya da birisi diğerine, mesela Erdoğan yargıya çok güvendi. Ama bir şekilde baştan yanlış başladı ve arzulananın tam zıttı sonuçlar her geçen gün gelmeye devam ediyor. Normal şartlarda cumartesi günkü o abes operasyonun hiç olmaması Erdoğan’ın, iktidarın daha lehine olabilirdi. Şu haliyle bakıldığı zaman hâlâ ortada turp falan yok, dananın kuyruğu kopmadı. Bundan sonra mı çıkacak turp? Bundan sonra mı kopacak dananın kuyruğu? Yani bu konuda iktidar yanlısı yazar çizenlerde de çok ciddi bir heyecan açıkçası görmüyorum. Ama tabii ki devletin tüm imkânları var. Yargısıyla, polisiyle, istihbaratıyla, her şeyiyle, kocaman devasa bir medya ordusuyla, trolleriyle, şusuyla busuyla bir iktidar var. İktidar kolay pes etmeyecek gibi gözüküyor. Ama, naçizane, akılları varsa, daha fazla batmak istemiyorlarsa bir yerde sonlandırırlar. Adım Polyanna’ya çıktı. Ben şunu özellikle vurgulamak istiyorum: Tabii ki bu insanların içeriden çıkması öncelikle onlar için ve sonuçta tüm Türkiye için hayırlı olur; ama onların içeride olması ve bu ne olduğu anlaşılmayan şeylerle suçlanıyor olmaları, aynı zamanda onları içeri atanların da hayrına değil. Sonuçta, açıkçası bunun iktidarın da, özellikle Erdoğan’ın da hayrına olduğunu düşünüyorum ama onun böyle düşünmediği muhakkak. Dolayısıyla söz sahibi o. O konuşuyor, o saldırıyor. O saldırdıkça da İmamoğlu ve Cumhuriyet Halk Partisi kazanmaya devam ediyor. Söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
05.05.2025 Sırrı Süreyya'yı gözyaşlarıyla uğurladık
04.05.2025 Kürtler bu iktidara niçin ve nasıl güvensin?
04.05.2025 Necati Özkan ile söyleşi: “Millet ile devletin karşı karşıya geldiği her durumda kazanan millet olur”
04.05.2025 Erdoğan 19 Mart gibi vahim bir hatayı neden yaptı?
03.05.2025 "Heybede duran büyük turplar" ne zaman dökülecek?
01.05.2025 Prof. Evren Balta ile söyleşi: Dünyada ve Türkiye'de otoriter rejimlerin geleceği
30.04.2025 Dalga dalga fiyasko
29.04.2025 Sahiden hepimiz aynı gemide miyiz?
29.04.2025 Zafer Partisi ve Ümit Özdağ realitesi
28.04.2025 Erdoğan saldırdıkça İmamoğlu kazanıyor
05.05.2025 Sırrı Süreyya'yı gözyaşlarıyla uğurladık
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı