Sırrı Süreyya'yı gözyaşlarıyla uğurladık

05.05.2025 medyascope.tv

5 Mayıs 2025’te medyascope.tv'de yaptığım değerlendirmeyi yayına Gülden Özdemir hazırladı

Merhaba, iyi günler, iyi haftalar ve iyi sabahlar. Sırrı Süreyya Önder'i yolcu ettik, uğurladık dün İstanbul'da bütün bir gün. Önce Atatürk Kültür Merkezi'nde bir anma toplantısı oldu. Ardından Beşiktaş'ta Barbaros Camii'nde ikindi namazının ardından cenaze namazı kılındı ve nihayet Zincirlikuyu Mezarlığı’na defnedildi. Başından itibaren bütün bunları yakından izlemeye çalıştım ve bunu yaparken tek bir kare bile fotoğraf çekmedim. Gazetecilik yapmaya gitmedim. Sırrı tanıdığım, çok sevdiğim, kardeşim olarak bildiğim, yoldaşım olarak bildiğim birisiydi ve hâlâ öyle. Ona son görevimi yapmaya gittim. Bütün bu anları gözledim ama şimdi bir şeyleri anlatmak, konuşmak zamanı. Sırrı, hakkında çok konuşulmayı hak eden birisi. Çünkü bu Türkiye için çok şeyler yaptı ve aramızdan maalesef çok erken ayrıldı. Önce AKM'de, Atatürk Kültür Merkezi'ndeki toplantı, tıka basa dolu bir salon… Üst katlar, alt kat, protokole ayrılmış yer, dışarısı dolu, dışarıda fuaye dolu. Taksim Meydanı’nda bayağı bir kalabalık var ve orada birçok kişi Sırrı’yla ilgili, Sırrı Süreyya ile ilgili konuşmalar yaptı. Ama en çok annesinin tabuta sarılması ve tabii ki kızı Ceren'in yaptığı konuşma gerçekten hepimizi çok duygulandırdı. Gözyaşlarıyla geçti. Zaten bütün bu süreçte, başlığa da bunu çıkardım, gözyaşları vardı. Bu gözyaşları her şeyden önce bir sevginin ifadesi, bir üzüntünün ifadesi, sevdikleri birisini kaybetmenin dışa vurumuydu. Her yaştan insan vardı. Kadınların sayısı çoktu. Başörtülü kadınların sayısı çoktu. Kürtler vardı ama sadece Kürtler yoktu. Herkes vardı. Toplumun değişik sınıflarından olduğu, kılık kıyafetlerinden, tavırlarından anlaşılan insanlar vardı. Gerçekten tüm Türkiye vardı. Türkiye'nin tüm renkleri bence vardı. Türkiye halkları oradaydı. Mesela benim İslami hareketten tanıdığım çok kişi oradaydı. Gerek AKM'de, gerek cenazede, gerekse mezarlıkta çok sayıda böyle kişi gördüm. Bir de devlet vardı. İşin en ilginç yanı da bu zaten, Sırrı'nın en büyük başarısı bu. Devlet var, halklar var, Kürtler var, solcular var, feministler var, LGBT bireyler var ve devlet de var. Devletten, AKM'de az sayıda kişi benim gözüme çarptı; İstanbul Valisi, Kültür ve Turizm Bakanı gibi. Meclis’in birtakım üst düzey yöneticileri vardı. Efkan Âlâ'yı gördüm, AK Parti'nin önemli ismi olarak. Ama cenazede çok daha fazla vardı. Cenazede çok protokol vardı. Bu biraz da can sıkıcıydı açıkçası. Cenazedeki protokolde AKM'de olanlara ek olarak Binali Yıldırım, Numan Kurtulmuş — AKM'de vardıysa ben görmedim — Ömer Çelik, AKP'nin Grup Başkanı ve bütün grup başkan vekilleri, Ali Babacan, Kemal Kılıçdaroğlu vardı. Burada, her üç yerde de olan, yani AKM'de, cenaze namazında ve mezarlıkta, Sırrı Süreyya'nın defni sırasında orada olan, defne el atanlardan birisi Özgür Özel'di, yanında İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik ve CHP Genel Başkan Yardımcısı Gökhan Zeybek'le. Bütün üç yerde de Özgür Özel vardı ve bunlardan bir tanesinde saldırıya uğradı, biliyorsunuz. İlginçtir, ben Özgür Özel'i gördüm AKM'nin çıkışında, ayaküstü sohbet ettik. Ben sonra arkadaşlarla buluşmak için uzaklaştım. 2-3 dakika sonra bu olmuş. Tabii burada bu olaya, yani Sırrı'nın cenaze törenine, bütün bu aşamalara bu olay damgasını vurdu maalesef. Hiç öyle bir aklıevvel, zaten yıllarca hapis yatmış bir meczubun işi değil. Kesinlikle değil. Böyle bir rastlantı olamaz. Böyle bir günde, böyle bir olay, böyle bir anda Özgür Özel'e birisi saldırıyorsa burada bir çapanoğlu vardır. Ama bu çapanoğlu ortaya çıkacak mıdır? Bundan önce yaşadığımız örnekler bunu bize göstermiyor. Kılıçdaroğlu'na şehit cenazesinde saldıran kişi neredeyse ödüllendirilmişti biliyorsunuz. Buradaki kişinin kim olduğu belli, ne olduğu belli. Ama kimin ona bu işi yaptırttığı meselesinin aydınlanması gerekiyor. Aydınlanır mı? Umutlu değilim ama umarım olur. Evet, her yerde, her yerde bütün DEM Parti çok ciddi bir şekilde, bütün üç ayrı yerde de görevlileriyle, çok disiplinli bir şekilde bu kalabalıkları kontrol etmeye çalıştı. Düzenli bir cenaze töreni, gerek anma konuşmaları, gerek namaz ve gerekse Zincirlikuyu'da defin, bu konuda ellerinden geleni yaptılar. Fakat kalabalık çok olduğu için, sığmadığı için birçok yere, AKM'ye ya da caminin avlusuna ya da mezarlıkta sorunlar oldu. Ama bunlar aslında, şöyle söyleyeyim, Sırrı Süreyya'nın hoşuna gidecek türden sorunlardır. Yani Sırrı Süreyya öyle düzen, intizam insanı birisi değildi, öyle biliyoruz. Ama o karışıklıkların içerisinden pozitif bir şeyler çıkartabilmenin insanıydı, ki cenazesi de öyle oldu gerçekten. Özellikle mezarlıktaki an, işte gerçek Sırrı Süreyya'yı orada gördük. Protokol hemen hemen hiç yoktu. Özgür Özel ve bir iki CHP üst düzey yöneticisi, ki onlar da çok protokol gibi takılmadılar. Bir cenaze namazındaki gibi ya da AKM'deki gibi, özellikle cenaze namazındaki gibi bir protokol yoktu. Gerçekten Sırrı'yı sevenler vardı, Sırrı'ya önem verenler vardı ve onu kaybetmekten üzülenler vardı. İnsanlar dua ettiler, Kürtçe ‘‘Şehitler ölmez’’ diye sloganlar attılar. Çok duygusaldı, çok duygulandık. Hakkımızı helal ettik. Burada beni en çok etkileyen olaylardan birisi cenaze namazı, ki en protokolün olduğu yerde cenaze namazı. İşte Binali Yıldırım, Numan Kurtulmuş, Ömer Çelik, Kılıçdaroğlu, Özgür Özel, Ali Babacan. Sayamadıklarım da var. Birtakım eski bakanlar, Bekir Bozdağ vardı, başkaları da vardı. Abdulhamit Gül'ü de gördüm. Birçok eski bakan... Ve ne oldu? Orada caminin, gayet de entelektüel olduğu anlaşılan bir imamı, Sırrı Süreyya'yla daha önce bir cenaze namazında karşılaşmışlar, bir sohbet etmişler. O sohbeti aktardı, Sırrı Süreyya'dan birtakım laflar aktardı, filmlerinden falan. Çok da şey birisiydi, nasıl diyeyim, diyorlar ya ‘‘aydın imam’’, öyle birisiydi. Ama dedi ki, vasiyeti gereği, kendisinin ve ailesinin talebi üzerine cenaze namazını İhsan Eliaçık kıldıracak. İhsan'ı görmüştüm tabutun yanında, anlamamıştım tabii. O işte tam Sırrı’lık işler, Sırrı Süreyya’lık işler. Yani o protokolü oraya toplamış ama o protokolü, özellikle AKP kanadının hiç hoşlanmadığını tahmin ettiğim, çünkü İhsan İslami hareket içerisinden gelip sol bir İslam yorumu yapan, benim yıllardır tanıdığım, çok da sevdiğim birisidir. İhsan namazı kıldırdı, çok anlamlıydı. Yani protokolü orada deldi Sırrı Süreyya ve ailesi. Sonuçta kıldırdığı namazda ekstradan bir şey yoktu. Malum dualar ettirdi, sonra insanlar selamlar verdiler ve bir de Fatiha istedi ve cenaze dağıldı, o kadar. Ama orada İhsan Eliaçık’ın vasiyet gereği imamlık yapması, cenazeyi kıldırması bana çok çok anlamlı geldi, çok hoşuma gitti. Ve şöyle bir şey oldu; mezarlıktan çıkarken, uzun zamandır görmediğim çok yakın bir dostum, İslami hareketten tanıdığım bir dostumla karşılaştım, sohbet ettik, adını vermeyeyim. Yanında bir arkadaşı vardı. Ona vasiyet ettim. Dedim ki; ‘‘Eğer ben senden önce ölürsem, vasiyet ediyorum, arkadaşı da şahit kılıyorum, benim cenaze namazımı sen kıldır.’’ Evet, Sırrı en azından bana bir gelenek, miras bıraktı. Umarım bu geleneği başkaları da uygular. Bugün gün içerisinde değişik programlarda Hasan Cemal’le yayın yapacağız, Kadri ile ‘‘Hafta Başı’’ yapacağız; yine Sırrı’yı konuşacağız, cenazeyi konuşacağız. Ama ben bunun dışında Sırrı’yla ilgili ayrı yayınlar yapmayı, birtakım anılarımı anlatmayı da düşünüyorum. Hakkında bir şeyler yazmayı da düşünüyorum. Öyle kolay kolay onu gündemden düşürmeyeceğiz. Çünkü Türkiye’nin içinden geçtiği çok kritik bir süreç var ve o süreç Sırrı olmadan nasıl yürüyecek, inanın birçok kişi bu cenazenin değişik aşamalarında hep bunu konuştu; ‘‘Yerini kim dolduracak?’’ dedi. Umarım dolar, umarım bu olay çözülür ve Sırrı’nın ardından bu ülkeye çok istediği barış gelir. Evet, söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
05.05.2025 Sırrı Süreyya'yı gözyaşlarıyla uğurladık
04.05.2025 Kürtler bu iktidara niçin ve nasıl güvensin?
04.05.2025 Necati Özkan ile söyleşi: “Millet ile devletin karşı karşıya geldiği her durumda kazanan millet olur”
04.05.2025 Erdoğan 19 Mart gibi vahim bir hatayı neden yaptı?
03.05.2025 "Heybede duran büyük turplar" ne zaman dökülecek?
01.05.2025 Prof. Evren Balta ile söyleşi: Dünyada ve Türkiye'de otoriter rejimlerin geleceği
30.04.2025 Dalga dalga fiyasko
29.04.2025 Sahiden hepimiz aynı gemide miyiz?
29.04.2025 Zafer Partisi ve Ümit Özdağ realitesi
28.04.2025 Erdoğan saldırdıkça İmamoğlu kazanıyor
05.05.2025 Sırrı Süreyya'yı gözyaşlarıyla uğurladık
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı