İSLAMCILAR VE ATATÜRK 2: Atatürk yaşasaydı Refahçı olur muydu?

29.11.1994 Milliyet

ATATÜRK YAŞASAYDI REFAHÇI OLUR MUYDU?
 
Refah Partisi, tabanının Atatürk hakkındaki görüşleriyle yasal siyasetin gerekleri arasında epey bocalayıp sık sık sıkıntıya düşüyor. 26 Ocak 1970’de Milli Nizam Partisi’nin kurulmasından beri Türkiye her 10 Kasım arifesinde aynı sorunun yanıtı bekleniyor: Necmettin Erbakan Anıtkabir’e çıkacak mı?
Erbakan’ın 25 yıllık yakın çalışma arkadaşı, RP Genel Sekreteri ve TBMM Grup Başkan Vekili Oğuzhan Asiltürk’e Milli Görüş hareketinin. 10 Kasım törenlerine nasıl baktığını sorduğumuzda çok şaşırtıcı bir karşılık alıyoruz: "İnanır mısınız, yıllardır bu konu konuşulur, ama ilk kez bir gazeteci bize bunu soruyor.”
Asiltürk’ün belirttiğine göre MNP, MSP ve RP, protokolde olduğu müddetçe her 10 Kasım’a en üst düzeyde katılmış. Genel Başkan Ankara’da olmadığı zaman yardımcıları ya da genel sekreter Anıtkabir’de saygı duruşunda bulunmuş.
Asiltürk’ün "25 yıldır bizi Atatürk konusunda zorlamaya çalışırlar. Ne oldu bu süre içinde? Biz birinci parti olduk, Atatürk’ü istismar etmeye çalışanlar küçüldükçe küçüldü. Bugün Atatürkçüler bende toplansın’ diyen bir partinin yüzde 5’lerde kalması Atatürk’ü küçültmekten başka nedir?” sözleri Atatürk’ten hareketle günlük siyaset yapma niyetlerinin vardığı noktayı özetliyor.
 
ATATÜRK'Ü KEŞFEDİNCE
Uzun bir süre ne devleti ne tabanını ürkütmeme kaygısıyla mümkün olduğunca Atatürk konusunda sessiz kalmayı tercih eden Milli Görüş hareketi, 1980 sonlarından itibaren “en iyi savunma saldırıdır" mantığıyla tavır değiştirdi ve Erbakan o ünlü sözünü etti: “Atatürk yaşasaydı mutlaka Refahçı olurdu.”
Refah karşıtlarını epey şaşırtan ve "takiyye, spekülasyon” değerlendirmelerine yol açan bu sözün, yükselişi karşısında ister istemez doğan “Cezayir sendromunu” yumuşatmak için orduya gönderilmiş bir mesaj olduğu yorumu yapıldı.
Bu sözü sindirebilen Refahçılar, Atatürk’ün temel ilkelerinden olan “tam bağımsızlık ve öz kaynaklarla ulusal kalkınma” ilkelerini savunan yegâne partinin kendileri olduğunu iddia ediyor. Ne amaçla sarf edilmiş olursa olsun liderlerinin bu sözünü tam hazmedememiş olanlar ise oldukça spekülatif ve dinsel bir yorum geliştiriyor:
“Ölüp öbür dünyaya gitmiş biri hak yolunun ne olduğunu göreceği için tabii ki dünyaya yeniden gelse Refahçı olurdu. Bu yüzden Atatürk de yaşasaydı Refahçı olurdu.” Bu tür spekülasyonlar bir yana, iktidara yaklaşma duygusu içindeki RP’nin, genel imaj değişimi stratejisi içinde Atatürk konusuna özel önem verdiği kesin. Bu konuda bir başka örnek Erbakan’ın Türkiye’de yaşandığını iddia ettiği “baskıcı ve zalim Batı taklitçiliğini" Atatürk’ü dışta tutarak 70 değil, 50 yıllık bir süreç olarak tanımlaması.
Refah’ın Atatürk’ü keşfetmesinin orduya güven verme amacının dışında nedenleri de var. MSP döneminde düzene İslami nedenlerle tepki duyanlar temelinde örgütlenen Milli Görüş hareketi, 1980 ortalarından itibaren düzene sosyo-ekonomik nedenlerle tepki duyan ve merkez sol partilerden uzaklaşan kesimlere açılarak fark edilir bir sıçrama yaptı.
RP merkezinin Atatürk gibi duyarlı bir konuda hakkında oluşmuş imajla kitle partisine dönüşmenin zorluğunun bilincinde olduğu rahatlıkla söylenebilir.
Ancak bu imaj değişikliği çabaları parti içinden üst üste darbe yedi, önce İstanbul Milletvekili Hasan Mezarcı, ardından Rize Belediye Başkanı Şevki Yılmaz RP yönetimini epey zor durumda bıraktı. Mezarcı’nın istifası partiyi, devlet ve Refahlı olmayanlar nezdinde bir nebze rahatlatmış gözükse de parti tabanının geniş bir kısmı, duygularına açık yüreklilikle tercüman olan kardeşlerinin yalnız bırakılmasını tam olarak hazmedemedi.
 
“RP’Yİ KAPATTIRMAYIZ”
Refah’ın üst düzey yöneticileri tabanın ısrarlı sorularına, “Onun söylediklerini sanki biz bilmiyor muyuz? Sanki biz farklı mı düşünüyoruz? Bu parti nice zorluklarla kuruldu. 12 Eylül sonrasında yeniden örgütlenmek için neler çektiğimizi biliyorsunuz. Bu örgütü, birileri kolay yoldan şöhret olsun diye feda edecek değiliz” karşılığını verdi, vermeyi de sürdürüyor.
Bir başka gerginlik Rize Belediye Başkanı Şevki Yılmaz nedeniyle yaşanıyor. RP Genel Sekreteri Oğuzhan Asiltürk, Yılmaz hakkındaki sorularımızı şöyle yanıtladı:
“Söyledikleri partimizi bağlamaz. Bizim partimizi bağlayan kişiler yasalarca belirlenmiş: Genel başkanımız, genel sekreterimiz, genel başkan yardımcılarımız. Kendisi bizi parti olarak hukuken zorlamıyor, ancak aleyhimize bazı şeyler yapıyorlar. Şevki Bey siyasete daha yeni girmiş bir arkadaşımız. Kendisi uzun yıllar halka hitap ederek yetişti. Ümit ediyorum ki belli tecrübeler edindikten sonra böyle herkesin istismar edeceği bir üsluptan vazgeçer. Siyasette yeni, ümit ediyorum ki zamanla üslubunu değiştirir.” Asiltürk’ün “Atatürk konusunda parti tabanımızın belli bir reaksiyoner duruma geçmesi diye bir şey yok. Biz kendi doğrularımızı ortaya koyuyoruz ve biliyoruz ki böyle bir şey bize zarar verir. Atatürk’ün fikir ve icraatından yanlış bulduğumuz şeyler olur, ama bunları makul ve medeni bir üslupla ortaya koyarız” demesine karşın Refah tabanında Şevki Yılmaz "gözükara bir mücahid” olarak büyük sempati topluyor.
Örneğin Erbakan’ın son Güneydoğu gezisinde Silvan top sahasında helikopterin inmesini bekleyen Refahçılar büyük bir heyecanla “Şevki Yılmaz, Tayyip Erdoğan, Melih Gökçek de geliyor, değil mi?” diye soruyor. Bir yanda resmi bayramların hiçbirine itibar etmeyip asla Atatürk anıtına çelenk koymayan Yılmaz, diğer yanda hemen her törene yakasında Atatürk resmiyle katılan Erdoğan.
Atatürk yaşasaydı Refahçı olur muydu, bilinmez, ama birçok Refahlı daha iyi, güvenlikli bir yaşam için Atatürksever görünmek, en azından Atatürk düşmanı görünmemek ihtiyacını hissediyor.

Yazının orjinal hali




Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

YAZI DİZİSİ
1 İSLAMCILAR VE ATATÜRK 1: Kaçar, şişedeki cini çıkardı 28.11.1994
2 İSLAMCILAR VE ATATÜRK 2: Atatürk yaşasaydı Refahçı olur muydu? 29.11.1994
3 İSLAMCILAR VE ATATÜRK 3: Adnan Hoca'nın mucizevi Atatürkçülüğü ! 30.11.1994
4 İSLAMCILAR VE ATATÜRK 4: İslamcı - 2. Cumhuriyetçi işbirliği 01.12.1994

Son makaleler (10)
22.06.2025 “Öcalan Kürtleri satıyor” koalisyonu
20.06.2025 Özel mi, Erdoğan mı? Kim daha önce pişman olacak?
19.06.2025 Öcalan niçin İsrail’in karşısında, Ankara’nın yanında?
18.06.2025 “İç cepheyi tahkim”e İmamoğlu, Demirtaş ve diğer siyasi tutsakları tahliye ederek başlayabilirsiniz
17.06.2025 Ekrem İmamoğlu’nun duruşu
16.06.2025 Nedir şu Fethullahçılardan çektiğim!
15.06.2025 Öcalan’ın İsrail ile, İsrail’in Öcalan ile ne alıp veremediği var?
15.06.2025 İran’ın yanında, rejiminin karşısında
14.06.2025 Erdoğan CHP’yi yeniden istediği kıvama getirebilir mi?
13.06.2025 Gaziosmanpaşa’nın gösterdiği AK Parti realitesi
22.06.2025 “Öcalan Kürtleri satıyor” koalisyonu
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı